Biz,
bunu en başından beridir önesürdük. BM gözlemci ile bu sonuca vardı, biz tümdengelimselce
bu sonuca vardık: Tarihten örnekleme aldık çünkü.
Burada
taraflar çok rahat. Denetim yok. Rakip çok zayıf. Neredeyse 150 grup var,
bunlar zaman içinde değişiyorlar. Bu, bir devlet savaşı veya iç savaş değil,
kabile / aşiret savaşı oldu.
BM’nin
de yaptırım gücü yok. Oraya barış gücü yollayamıyor. Bu da savaş suçu aslında,
savaşı durduramamak da yani, çünkü ana sözleşmede BM’nin böyle bir misyonu ve
zorunluluğu var.
BM artık
karar alamıyor. En son Çin ve Rusya, Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı kullandı.
Büyük
devletler ayrı telden çalarak, küçük devletler ayrı telden çalarak, ortaya bir
mikro-toplu savaş çıkarıyorlar ama sonuçta herkes yitiriyor, yitirdi bile
çoktan. Tarih bitti ve battı çünkü.
Oysa,
aşiretler hala beylik olmak için, hegemon-büyük devletler hala bitmiş
hegemonluklarını sürdürebilmek için debeleniyorlar.
Dünya’yı
kimse yönetemiyor, savaşı kimse yönetemiyor. 5 yılda savaşı zararlarını
muhtemel karlarını çok-çok geçti çoktan. Bütün devletlerin sonunu, savaş
harcaması getirdi tarihte.
Ancak
savaş kuramı açısından, 2.500 yıldır yazılmamış ve/ya eksik yazılmış bir
gerçekler dizisi var:
Bazı
savaşları kimse kazanamaz.
Kilitlenmiş
savaşlarda, herkes sürekli yitirir, zerre kazanç olmaz.
Sürekli
savaşı hiçbir bütçe ödeyemez.
Savaşın
manevi yıkımları, maddi yıkımlarını da geçebilir, geçmiştir de kimi zaman.
Şimdi de öyle oldu gibi.
En eski
kan davaları yeniden canlanabilir: Burada, cihad-haçlı seferi ikilemi var.
Bunun kazananı hiç olmadı.
Dost
zararı, düşman zararını geçebilir: Burada, farklı aşiret ama aynı ülke, farklı
mezhep ama aynı din gibi ayrımlardan ve ayrımsızlıklardan söz ediyoruz.
Hepsi
birleşince, deli saçması bir savaş alanı panoraması oluştu. Temelde bu Arap
Baharı projesi.
Kavimler
Cemiyeti ve BM çizgisi ise, bu gidişin çok-çok dışında. Oyunu denetleyebilecek
hakem de yok yani.
İşte bu
da, gayrınizami değil, kakafonik savaş.
(2 Mart 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder