Pazartesi, Mart 27, 2017

Tarihin Kırılganlığı

Tarih kırılgan bir dönemde: Birçok büküm noktası tanımlı.
Bu koşullarda biraz daha farklı bir tarihsel söylem daha uygun olur gibi.
Bir anarşist olarak bile, tarihin kaldıramayacağı yıkımlara taraftar olmamı kendime uygun bulmuyorum. Öyle sanılsam da, 19. Yüzyıl-russal nihilist değilim.
Sonuçta tarih, kümülatif birikimli gidiyor. (Bu duble birikim süreci, aritmetik değil, arada birçok nicelden nitelliğe dönüşmüşlükle, nitellerin kaldığı, nicellerin elendiği bir bütünsel modelde deviniyor.)
Sorun, yıkımların hegemonları temizlemesi veya temizlememesi. Çoğu kez yıkımlar hegemonları daha çok güçlendirdi. Biz buna taraftar değiliz.
Geliyor o zaman argüman şu soruya:
Başarısız olacağı kesin olan ve firesi yüksek bir ön-devrim atağına karşı bir anarşistin tavrı ne olur?
1905-1917’yi biliyoruz ama bizi orada ilgilendiren, taşları atanlarla kuşları toplayanların aynı kişiler olmaması. Lenin duruma sonradan müdahil oldu yani. Tabii, bundan da kaçınmak taraftarıyız.
Bir gelecekbilimci olarak, 2001 öncesinde, durum daha dengeliyken bile, tarihe genelde 0 müdahale taraftarıydık hep. Çünkü, saptadığımız gibi, ne Atatürk’ün istediği Türkiye, ne de Lenin’in istediği Rusya vardı, çok değil onların çabasından 60 yıl sonra. Kimse de, 1 kuşaklık devrim yapmak istemez sonuçta.
Ancak, ‘ne yapmamalı?’yı yanıtlayınca, ‘ne yapmalı?’yı yanıtlamış olmadık henüz.
Nitelikli beyin yetiştirmeli ama bu koşullarda o, imkansız ötesi bir durum.
Dolayısıyla, tarihin bu çok kırılgan döneminde, başarısız devrim kıyması olmaktansa, siperin dibinde olası bombayı beklemeyi tercih ediyoruz hala.
(27 Mart 2017)

Hiç yorum yok: