Pazar, Mart 19, 2017

Summa, Ansiklopedi, Borges, Batur, Hipertekst, Bilgi Çağı

Önnot: Bir geceyarısı uykusuzluğunda yazdığımız Batur metni, kendisinin olumlu tepkisi üzerinden başlayan süreç buraya geldi. Kendisinin Twitter sayfasında, onun ve yapıtının Bilgi Çağı’ndaki yerine ilişkin bir metin okuduk. Sonra da bu metin yazıldı.
Dönemin bilgilerinin tamamını toparlayıp biraraya getirmek, Orta Çağ’da da, sonraki dönemlerde de bir gelenek. Orta Çağ’da summalar var, sonraki dönemlerde ansiklopediler var.
Şerh: Bugün hala (matbu veya sanal olarak) yayınlanan ansiklopedi türü, bizim bakış açımızdan bir edebiyat türü, özellikle de uzmanlık başlıklı ve/ya tematik olanları. Onlarda bağımsız denemeler ve eleştiriler var ve tüm ansiklopedi bir derleme-seçki durumunda.
Borges, Büyük Yapıt veya Babil Kütüphanesi ile bu türden bir arayışa girmiş bizce ve yanılmış.
Borges de, Batur da, kendi metinlerini labirentleşen birer süslülük anıtı olarak dikmişler ortalığa.
Hipertekst ise, fazla yazan tüm yazarlarda gözlendiği üzere, belli sözcüklerin ve belli temaların sürekli yinelenmesiyle kendini kanıtlayan, tüm eserlerde tek bir bütün metin demek, üst-metin değil. Kendi metinlerinden daha üst-metin’ler çıkarsatmak, daha çok mantıkçıların ve bazı nadir felsefecilerin işi. Artı limit tüm tarih bilgisi, aslında çıkarsamadan ibaret ama aynı dağınık tarih metinlerinden çok-çok farklı üst-metin’ler çıkarsamak olası ve o nedenle, ortada birden çok Dünya Sistemi var.
1945’ten beridir Bilgi Çağı’nda ve 2. Sanayileşme’de yaşadığımız söyleniyor. Adından belli: İkinci, birinci otomasyonun ikincisi, robotlaşma gibi. Bu dönemde, tüm insanlık tarihinde üretilenden daha çok bilgi üretildi ve üretiliyor hala. Bu bilgi çığına karşı, edebiyatın yeni ve farklı bir tutum-davranış içine girmesi gerek bizce ve önerimiz de yazdıklarımız olmakta.
Bizim bakış açımızda, bu Bilgi Çağı’nda edebiyatın bir epistemolojik aksiyolojisi var: Yani edebiyat, öncelikle doğruyu dilegetirecek.
Oysa ne Borges, ne de Batur, ilk önce doğruyu dilegetirme kaygısı gütmez. Onlar, fazlasıyla yap-boz sözcük oyunlarını sever.
Nedir bu?:
Orhan Pamuk’un ilk önce anlatılacak bir doğru olmadığı savını ortalığa salıp, sonra da birçok politik önermede bulunmasını değillemektir öncelikle. Dezenformasyonun önünü kesmektir.
Doğrudur, edebiyat bir oyundur ve insan Homo Ludens’tir ama edebiyat doğrunun bulunduğu bir oyundur, yitirildiği değil.
Batur’u irdeleyen bir önceki metnimizde, onun biçimciliğe fazla daldığını imlemiştik. Burada da, biçimciliğin doğruyu doğrudan dilegetirmek için asla ve kata uygun bir yol olmadığını dilegetiriyoruz.
Biçimcilik ancak, çapraz medyanın bu sıralarki deneyselliği gibi, dene-yanıl yöntemi kaçınılmaz olduğunda, deneme biçimlerini ve biçim denemelerini çoğaltmaya yarar. Onu da kullanıyoruz zaten. Tek yol o çünkü, en azından şimdilik.
Demek ki bilgi, çapraz medya gibi, aynı zamanda çokdisiplinli ve disiplinlerarası bir şey.
Batur’a çokdisiplinli olmayı da öneriyoruz. Biraz Benjamin gibi, biraz Barthes gibi ama her ikisi de onlarca yıl arkaik biçimde ve içerikte kaldılar artık. Yeni ve farklı bir çokdisiplinlilik arayışı öneriyoruz yani.
Borges ise, hiçbir zaman bir seçenek olmadı edebiyatın epistemolojik aksiyolojisinde.
Çıkış:
Didaktik davrandığımızın ve yazdığımızın bilincindeyiz. Savımızı kestirmeden dilegetirebilmek için böyle yaptık.

(19 Mart 2017)

Hiç yorum yok: