Önnot:
Bir geceyarısı uykusuzluğunda yazdığımız Batur metni, kendisinin olumlu tepkisi
üzerinden başlayan süreç buraya geldi. Kendisinin Twitter sayfasında, onun ve
yapıtının Bilgi Çağı’ndaki yerine ilişkin bir metin okuduk. Sonra da bu metin
yazıldı.
Dönemin
bilgilerinin tamamını toparlayıp biraraya getirmek, Orta Çağ’da da, sonraki
dönemlerde de bir gelenek. Orta Çağ’da summalar var, sonraki dönemlerde
ansiklopediler var.
Şerh:
Bugün hala (matbu veya sanal olarak) yayınlanan ansiklopedi türü, bizim bakış
açımızdan bir edebiyat türü, özellikle de uzmanlık başlıklı ve/ya tematik
olanları. Onlarda bağımsız denemeler ve eleştiriler var ve tüm ansiklopedi bir
derleme-seçki durumunda.
Borges,
Büyük Yapıt veya Babil Kütüphanesi ile bu türden bir arayışa girmiş bizce ve
yanılmış.
Borges
de, Batur da, kendi metinlerini labirentleşen birer süslülük anıtı olarak
dikmişler ortalığa.
Hipertekst
ise, fazla yazan tüm yazarlarda gözlendiği üzere, belli sözcüklerin ve belli
temaların sürekli yinelenmesiyle kendini kanıtlayan, tüm eserlerde tek bir
bütün metin demek, üst-metin değil. Kendi metinlerinden daha üst-metin’ler
çıkarsatmak, daha çok mantıkçıların ve bazı nadir felsefecilerin işi. Artı
limit tüm tarih bilgisi, aslında çıkarsamadan ibaret ama aynı dağınık tarih
metinlerinden çok-çok farklı üst-metin’ler çıkarsamak olası ve o nedenle,
ortada birden çok Dünya Sistemi var.
1945’ten
beridir Bilgi Çağı’nda ve 2. Sanayileşme’de yaşadığımız söyleniyor. Adından
belli: İkinci, birinci otomasyonun ikincisi, robotlaşma gibi. Bu dönemde, tüm
insanlık tarihinde üretilenden daha çok bilgi üretildi ve üretiliyor hala. Bu
bilgi çığına karşı, edebiyatın yeni ve farklı bir tutum-davranış içine girmesi
gerek bizce ve önerimiz de yazdıklarımız olmakta.
Bizim
bakış açımızda, bu Bilgi Çağı’nda edebiyatın bir epistemolojik aksiyolojisi
var: Yani edebiyat, öncelikle doğruyu dilegetirecek.
Oysa ne
Borges, ne de Batur, ilk önce doğruyu dilegetirme kaygısı gütmez. Onlar,
fazlasıyla yap-boz sözcük oyunlarını sever.
Nedir
bu?:
Orhan
Pamuk’un ilk önce anlatılacak bir doğru olmadığı savını ortalığa salıp, sonra
da birçok politik önermede bulunmasını değillemektir öncelikle.
Dezenformasyonun önünü kesmektir.
Doğrudur,
edebiyat bir oyundur ve insan Homo Ludens’tir ama edebiyat doğrunun bulunduğu
bir oyundur, yitirildiği değil.
Batur’u
irdeleyen bir önceki metnimizde, onun biçimciliğe fazla daldığını imlemiştik.
Burada da, biçimciliğin doğruyu doğrudan
dilegetirmek için asla ve kata uygun bir yol olmadığını dilegetiriyoruz.
Biçimcilik
ancak, çapraz medyanın bu sıralarki deneyselliği gibi, dene-yanıl yöntemi
kaçınılmaz olduğunda, deneme biçimlerini ve biçim denemelerini çoğaltmaya
yarar. Onu da kullanıyoruz zaten. Tek yol o çünkü, en azından şimdilik.
Demek ki
bilgi, çapraz medya gibi, aynı zamanda çokdisiplinli ve disiplinlerarası bir
şey.
Batur’a
çokdisiplinli olmayı da öneriyoruz. Biraz Benjamin gibi, biraz Barthes gibi ama
her ikisi de onlarca yıl arkaik biçimde ve içerikte kaldılar artık. Yeni ve
farklı bir çokdisiplinlilik arayışı öneriyoruz yani.
Borges
ise, hiçbir zaman bir seçenek olmadı edebiyatın epistemolojik aksiyolojisinde.
Çıkış:
Didaktik
davrandığımızın ve yazdığımızın bilincindeyiz. Savımızı kestirmeden
dilegetirebilmek için böyle yaptık.
(19 Mart 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder