‘Neuromancer’i
Türkçe ve İngilizce olarak 17-18 yıldır okuyageldim. Belki ilk okumamda yazmış
olmam gerekeni, şimdi ve son okumamda yazıyorum.
Siberuzayda,
ben’i kopyalayarak bir yazılım-Reha-kopya olsaydı ve ben beden-zihin Reha
ölseydim, bunu kabul / tercih etmezdim.
Benim
bakış açımda, siberuzaydaki kopya-ben de bir ben-değil sayılır. O ben-değil de,
bir ben-öte sayılır.
Bedenim
öldükten sonra kalacak olan yazdıklarım, zaten ben-öte. Aslına bakılırsa, şu an
bile ben-öte.
‘Ben
olarak ben’i yalnızca ve yalnız şu bedenli zihnim olarak kabul ediyorum.
Biyografimin içine kakılı olduğu tarihsel ve siberuzaysal koşullarda bu
böyledir. Benim için böyledir yani.
Bu
beden-zihin Reha’yı kimlik veya kişilik olarak savunuyor ve tercih ediyor
değilim. Özne olarak belki öyle sayılır.
Kendimi hep
kendi-değil saydım, artı çokkişilikçiklilik eğilimliyim ama yine de bu bir Ben
çeşidi yine de. Kendi varlığımı yokluk olarak algıladığımda bile bu böyleydi.
Şerh 1:
Bu ‘Ben
de Ben’ söylemi, son 1-2 yıllık yaşlılık dönemimde ağırlık kazanmış ve ben bunu
bilinçaltımda izleyememiş olabilirim.
‘Sprawl
Üçlemesi’nde üzerinde çalışılmayan bir konu olarak, merak ettiğim bir şey
olurdu ama:
Özgün
Ben ile kopya-Ben birbiriyle nasıl etkileşirdi acaba? Yalnızca 2 zihinsel
varlığın diyaloğu olarak olsa da olur.
Şerh 2:
2045’te
gerçekleştirileceği önesürülen yazılım-zihin veya bir zihni yazılımsalca
kopyalama olayında, zihnin birebir aktarılabileceği / kopyalanabileceği
kanısında değilim. Örneğin, insan durur durur, olmadık bir olay anımsar, bu
anımsamanın düzeneği, yazılım-zihinde olmayacak, olamayacak. Hele hele genelde
hiç anımsanmayan bir rüyanın anımsanması durumunun hemen hiç kopyalanamayacağı
kanısındayım şimdiden.
Bunun
yerine şunu arzulardım:
Kendi
metinlerimle diyaloğa ve etkileşime girişebilmek.
4 bin
sayfaya indirilmiş yoğun-özet paragraflardan hiç olmazsa 30 bin tane olacak.
Sözcükleri veya rüyaları pas geçersek, geri kalan masif-düşünce-paragraf’lardan
herhangi biriyle tam etkileşim, 10 paragraf daha doğururdu gibime geliyor.
Çünkü doğaçlama ve esinlenme olarak seyrekçe yaptığım etkileşimler, bu oranda
sonuçlar çıkardı ortaya. NEK’i böyle çalışabilmek isterdim. Onları altkonu
olarak tam sıraya dizip, farklı yıllarda yazdığım parçalardan yeni parça
çıkarsamalar yapardım gibime geliyor. ‘GitS 1-2’ hakkında yazdığım son parçalar
öyle oldu örneğin. Onu da 17-18 yıldır seyrediyorum. Ursula K. Le Guin
hakkındaki son metnim, bu konuda dediğimin geçerliliğini kanıtlıyor.
Ek not:
Kendi
metinlerime zeyl, şerh, açıklama yazma eğilimim, yazma yolumun sonlarına
yaklaştığımı imliyor. Son düzlük değilse bile, son dönemeç diyelim.
(28 Nisan 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder