Kendisi,
Türkiye’de ve Dünya’da son 15 yılda yükselen ve moda olan yazarlar arasında yer
aldı.
Kendisinden
uzun bir alıntı ve peşisıra irdeleme:
“Solun
görevi, tam aksine kendisini liberal modernleşme ile anti-modernist geri tepki
arasındaki tüm muhalefet alanından her zamankinden daha fazla “çıkarmasıdır.”
(34) Toplumsal hayata durağan Hıristiyan değerleri yüklemek biçimindeki müspet
projesinin peşinden gayretle gitmelerine rağmen, anti-moderinst köktenci geri
tepkinin son derece tepkisel bir fenomen (Nietzsche’ci anlamda) olduğu asla
unutulmamalıdır: Bunun çekirdeğinde, yeni bir toplumsal projenin peşinde etkin
bir şekilde giden müspet bir siyaset olmayıp, hareket ettirici kuvveti,
algılanmış bir tehdide karşı savunma olan bir korku siyaseti vardır.”
(Kaybedilmiş
Davaların Savunusu Adına.)
En genel
saptama:
2017
momentiyle, aslında 2010 momentiyle en makro saptama:
Hem
marksist Dünya Sistemi yanıldı, hem de kapitalist neo-liberalizm yanıldı.
Bu,
Hegel’in taa en baştan imlediği, tez-antitez dekadansı durumu.
Çatıştılar,
yenişemediler, çözüldüler.
Özetle
durum bu.
Dewey
1947 momentli ve kapitalist bir siklusçu, Wallerstein 1960’lar momentli ve
marksist bir siklusçu.
2’si de
dönemselliklerdeki makro dönemlerin kaçınılmaz gibi olduğunu imliyor ve biz
2000’den beridir kendi ellerimizle yarattığımız bir makro-iniş-çöküş
dönemindeyiz.
Dolayısıyla
iki taraf da, kaybedilmiş davaların savunucusu durumunda. Bunu, moral açıdan
iyi ve kötü, olmalı veya olmamalı gibisinden irdelemeyeceğiz. Durum saptaması
yapmış olacağız yalnızca.
Öncüllere
ve ardıllara bakacağız.
Öncül,
tekkutuplu bir Dünya’yı sıfırkutuplu bir Dünya’ya çeviren ABD.
Ardıl,
Homo Posterus, uzay devletleri (ilki Asgardia 2016), ölümsüzlük.
Eğer bu
aralık 1 ve % 100 ise, Zizek 0,01-0,05 ve % 1-5 düşüncesel verim durumunda
demektir. Yani zekası ve bilgisi, halihazırdaki durumu algılamaya ve
çözümlemeye yetmedi ve kendisi yazarlar mezarlığına gömüleli epeyi oldu bizce.
Biz, onun ölü zihninin patolojisini irdeliyoruz burada.
Gelelim
alıntılara, parçasal düşüncelere ve mikrolara:
Solun
görevi hiç olmadı. İşçi sınıfı ile sol siyasal partiler, % 1-5 arakesitlendi son
150 yılda. Böyle olunca sol denilene / sayılana, üniversite öğrencileri, etnik
azınlıklar ve Lgbti’ler kaldı, yani slaktivizm.
Toplumsal
hayata değil Hristiyan değerleri, hiçbir manevi değer yüklenemiyor, çünkü
tüketici manyaklığının 35 yılından sonra bu imkansızlaştı. Bugünün Hristiyan
dünyasının da, İslam dünyasının da, en büyük derdi maneviyatsızlık.
Muhafazakarlar, aile kurumunu tasfiye edince böyle oluyor tabii ki. Maneviyat
söylemi, maneviyat gerçeksemesi de olamıyor.
Doğrudur
etki-tepki düzenekleri işliyor ama Zizek’in bildiği biçimde değil:
Yenişemeyen
2 düşman / tez-antitez ikilisi, çatışmanın ardılı olarak çözünüyorlar. Bu kez,
arkadan gelen hegemon aday adayı da yok ortalarda.
Bu
iktidar boşluğu, Yeni Orta Çağ’ı yarattı.
Şerh:
İktidar çokluğu da, iktidar boşluğu / vakumu da orta Çağ yaratabilir. Asıl Orta
Çağ, 400 Roma, 800 Şarlman, 1200 Haçlı devletleri yıkımları ve iktidar vakumu
demek oldu. Orta Çağ, bir de böyle okunabilir.
Determinizmin,
pozitivizmin, bilim kilisesinin saçmalık yükünü taşıyacak bir ana-çatı manevi
örüntü yok ortada.
Böyle
olunca, rasyonalizm de çöktü, irrasyonel bir çağa girdik. Bunun öncülleri
olarak, kadın yüceltmeciliği, sözlü kültüre aşırı yoğunlaşma gibi ön belirtiler
göstermişti tüm Dünya’da.
Sonuç
olarak, sonul yitirilmiş bir dava yok. Yolları çatallanan ana-akım tarih gidişi
var. Küçük devletler, yalıtık ekonomiler gibi olgular da, pekala yeni Einstein’lar
çıkarabilir.
21.
Yüzyıl, her biri tarihi devirebilecek 10-20 büyük krizle (aktuel ve potansiyel
olarak) doldu şimdiden, yani boşa geçecek gibi. 22. Yüzyıl da 2. Sanayileşme
ön-rönesansı olacak. 2250 gibi de tarih düz yola girer yeniden.
Zizek’in
görmediği, insan türünün tarihini, Afrika’dan 50 bin yıl önceki son-asıl çıkış,
Neolitik Devrim, Dünya sistemi tarih ve Homo Posterus biçiminde aktığı. Ağaca
bakarken ormanı göremiyor.
Tümel
düşünemeyen düşüncü, düşüncü değildir.
Zizek
de, bir düşünür değildir.
Moda
edilmiş bir yazardır yalnızca.
(5 Nisan 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder