Bir
alıntıyla başlayalım:
“Demokrat
Parti ve o gelenekten gelen partilerin oylarına 1950’den bu yana baktığımızda,
bir tek 1983’te ciddi bir düşüş eğilimi göstermiş olduğunu görüyoruz. En yüksek
oy oranını ise 1991’de almış. Bu tarihler dışında merkez sağ partiler aşağı
yukarı aynı seviyede seyretmiş. Diğer yandan CHP ve o gelenekten gelen DSP, SHP
gibi partilere baktığımızda, 12 Eylül darbesine kadar çok sert iniş çıkışlardan
bahsedemeyiz ama 12 Eylül’de ciddi bir kırılma olduğunu görüyoruz. Sol için
düşüş orada başlıyor ve ondan sonra da düzenli olarak devam ediyor.”
İşte bu
nedenle, akademisyenlere epistemik güvenimiz yok.
Bir de
biz yorumlayalım:
Bir:
Türkiye’de TİP hariç, gerçek sol parti olmadı, 1977 CHP’si dahil, diğerleri
dahil. Atatürkçülük, solculuk değildir. Günümüz solcuları, ne devletçidir, ne
de liberaldir. Bir zamanların karma ekonomili TC’si gibi, yeni bir karma düzeni
kurarlar ki zaten en kapitalist geçinen ülkelerde bile en büyük şirketler
devlet elinde, 900 milyar dolarlık Norveç fonu dahil.
İki:
CHP-AP-MSP-MHP ayrımı ile CHP-AKP-HDP-MHP ayrımı bambaşka şeyler.
Üç:
Türkiye’de Alevi partisi de oldu, TBP ama sonra onlar bölündü. Şu an Türkiye’de
Alevi partisi yok. Aleviler birlikte tek partiye de oy vermiyorlar.
Dört:
TİP’i kürtçülük (ve dolayısıyla Kürtler) kapattırdı. Nasıl ki TKP 1977 CHP’sini
kullandıysa, Kürtler de hep CHP çizgisini kullandılar. Sonra ayrı parti
kurdular.
Beş: Bu
Kürt ve Alevi fay hatları, en önemli fay hatları idi. Geçmişte ama.
Altı:
2015 seçimlerindeki 4 parti de sağdaydı. En sağa geçme işini, AKP MHP’yi sağlayarak
yaptı.
Yedi:
Milliyetçilik ve şeriatçılık binişikliği, 2001’den beridirki cihad-haçlı seferi
kilitlenmesinin sonucu. Bu durum, temel milliyetçilik ve temel şeriatçılık
kavramlarını değiştirmiyor.
Sekiz:
1980 ertesiki liberal-muhafazakar denilen kesim, bu yolda kendi elleriyle göçertilmiş oldu.
Dokuz:
Bu türden ayrışmalar, ne Dünya’ya, ne Türkiye’ye yaramadı. Çünkü bu tür
ayrışmalar, tüketiciliği düşürdü. TC halkları 1983-2017 arasında (1,4 borç +
1,5 KİT + 1,1 israf olarak) 4 trilyon doları G-7 ülkelerine aktardı ama
önümüzdeki 37 yıl için savaşa girerse, bunu yapamazlar. Bakınız Suriye halkları
2011-2017.
Yani:
Olay,
sağ-sol ayrımı değil.
Olay,
mezhep ayrımı değil.
Olay,
Türk-Kürt ayrımı değil.
Olay,
silah satışından kar olmaktan çıktı, 2010 gibi.
Olay,
petrol karı olmaktan çıktı, 2015 gibi.
Olay,
feci saçma. Yanılmış devlet ve batmış devlet gelmiş cihane; savaş, iç
savaş, darbe bahane, tüketim nah şahane gibi, bir tekerleme olay. Tarihin çöküş
dönemlerinden birindeyiz yani.
Olay,
hegemonların kendilerini batırması.
TC ise,
tersine örnek:
Hegemonların batırdığı çevre
ülkelerin kültürel basıncının birbirine
yapıştırdığı parçaları, dingildek dingildek birarada giden bir devlet.
Araştırmada,
denekler AKP-CHP tiplerini birbirinden ayırabilmişler. Nolcek? Eskiden de,
ülkücü-solcu bıyığını ayırmak vardı ve modaydı ki bunlar birbirine çok
benzerdi.
Hala
kimsenin söyleyemediğini biz hep söyledik, yine söylüyoruz:
Kutuplaşmaya
karşı çıkanlar, kutuplaşmayı yaratanlardır. Onu bile becerememişlerdir, ayrı
konu.
Kutuplaşma
uç noktaya gitsin, TC bu koşullarda 3’e
parçalansın. Nolcek? Yine birleşecek.
Şerh:
Kürtler (şu andaki momentle 4’e) hep parçalanacak, bunu not etmiş olalım.
Devletlilik-devletsizlik geleneği ayrımı bu.
Bizi en
çok ilgilendiren olumsuzluk da şu:
Gavur İzmir Cumhuriyeti, asla ve kata özgürlükçü olamaz.
Çünkü orada da, çokluk-b.kluk durumu var. Orada da hoşgörüsüzlük-linç durumu
var. Orada da hiçbir insani değere değer verilmemesi var. Kitapçılık yürümüyor orada
örneğin.
Gerisi
2050’ye kadar, halkların kültürlerinin
mayalanma ve paçallanma dönemi.
Yani:
En kutuplaşmış
dönemimizde bile, birincil derdimiz kutuplaşma olmadı.
Ya da:
TC
halkları, ne faşizmi, ne de engizisyonu beceremedi. O kadar lümpenler yani.
(24 Nisan 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder