Pazartesi, Nisan 24, 2017

TC'de Kutuplaşma 2

Bir alıntıyla başlayalım:
“Demokrat Parti ve o gelenekten gelen partilerin oylarına 1950’den bu yana baktığımızda, bir tek 1983’te ciddi bir düşüş eğilimi göstermiş olduğunu görüyoruz. En yüksek oy oranını ise 1991’de almış. Bu tarihler dışında merkez sağ partiler aşağı yukarı aynı seviyede seyretmiş. Diğer yandan CHP ve o gelenekten gelen DSP, SHP gibi partilere baktığımızda, 12 Eylül darbesine kadar çok sert iniş çıkışlardan bahsedemeyiz ama 12 Eylül’de ciddi bir kırılma olduğunu görüyoruz. Sol için düşüş orada başlıyor ve ondan sonra da düzenli olarak devam ediyor.”
İşte bu nedenle, akademisyenlere epistemik güvenimiz yok.
Bir de biz yorumlayalım:
Bir: Türkiye’de TİP hariç, gerçek sol parti olmadı, 1977 CHP’si dahil, diğerleri dahil. Atatürkçülük, solculuk değildir. Günümüz solcuları, ne devletçidir, ne de liberaldir. Bir zamanların karma ekonomili TC’si gibi, yeni bir karma düzeni kurarlar ki zaten en kapitalist geçinen ülkelerde bile en büyük şirketler devlet elinde, 900 milyar dolarlık Norveç fonu dahil.
İki: CHP-AP-MSP-MHP ayrımı ile CHP-AKP-HDP-MHP ayrımı bambaşka şeyler.
Üç: Türkiye’de Alevi partisi de oldu, TBP ama sonra onlar bölündü. Şu an Türkiye’de Alevi partisi yok. Aleviler birlikte tek partiye de oy vermiyorlar.
Dört: TİP’i kürtçülük (ve dolayısıyla Kürtler) kapattırdı. Nasıl ki TKP 1977 CHP’sini kullandıysa, Kürtler de hep CHP çizgisini kullandılar. Sonra ayrı parti kurdular.
Beş: Bu Kürt ve Alevi fay hatları, en önemli fay hatları idi. Geçmişte ama.
Altı: 2015 seçimlerindeki 4 parti de sağdaydı. En sağa geçme işini, AKP MHP’yi sağlayarak yaptı.
Yedi: Milliyetçilik ve şeriatçılık binişikliği, 2001’den beridirki cihad-haçlı seferi kilitlenmesinin sonucu. Bu durum, temel milliyetçilik ve temel şeriatçılık kavramlarını değiştirmiyor.
Sekiz: 1980 ertesiki liberal-muhafazakar denilen kesim, bu yolda kendi elleriyle göçertilmiş oldu.
Dokuz: Bu türden ayrışmalar, ne Dünya’ya, ne Türkiye’ye yaramadı. Çünkü bu tür ayrışmalar, tüketiciliği düşürdü. TC halkları 1983-2017 arasında (1,4 borç + 1,5 KİT + 1,1 israf olarak) 4 trilyon doları G-7 ülkelerine aktardı ama önümüzdeki 37 yıl için savaşa girerse, bunu yapamazlar. Bakınız Suriye halkları 2011-2017.
Yani:
Olay, sağ-sol ayrımı değil.
Olay, mezhep ayrımı değil.
Olay, Türk-Kürt ayrımı değil.
Olay, silah satışından kar olmaktan çıktı, 2010 gibi.
Olay, petrol karı olmaktan çıktı, 2015 gibi.
Olay, feci saçma. Yanılmış devlet ve batmış devlet gelmiş cihane; savaş, iç savaş, darbe bahane, tüketim nah şahane gibi, bir tekerleme olay. Tarihin çöküş dönemlerinden birindeyiz yani.
Olay, hegemonların kendilerini batırması.
TC ise, tersine örnek:
Hegemonların batırdığı çevre ülkelerin kültürel basıncının  birbirine yapıştırdığı parçaları, dingildek dingildek birarada giden bir devlet.
Araştırmada, denekler AKP-CHP tiplerini birbirinden ayırabilmişler. Nolcek? Eskiden de, ülkücü-solcu bıyığını ayırmak vardı ve modaydı ki bunlar birbirine çok benzerdi.
Hala kimsenin söyleyemediğini biz hep söyledik, yine söylüyoruz:
Kutuplaşmaya karşı çıkanlar, kutuplaşmayı yaratanlardır. Onu bile becerememişlerdir, ayrı konu.
Kutuplaşma uç noktaya gitsin, TC bu koşullarda 3’e parçalansın. Nolcek? Yine birleşecek.
Şerh: Kürtler (şu andaki momentle 4’e) hep parçalanacak, bunu not etmiş olalım. Devletlilik-devletsizlik geleneği ayrımı bu.
Bizi en çok ilgilendiren olumsuzluk da şu:
Gavur İzmir Cumhuriyeti, asla ve kata özgürlükçü olamaz. Çünkü orada da, çokluk-b.kluk durumu var. Orada da hoşgörüsüzlük-linç durumu var. Orada da hiçbir insani değere değer verilmemesi var. Kitapçılık yürümüyor orada örneğin.
Gerisi 2050’ye kadar, halkların kültürlerinin mayalanma ve paçallanma dönemi.
Yani:
En kutuplaşmış dönemimizde bile, birincil derdimiz kutuplaşma olmadı.
Ya da:
TC halkları, ne faşizmi, ne de engizisyonu beceremedi. O kadar lümpenler yani.

(24 Nisan 2017)

Hiç yorum yok: