Kitabın
ilk yarısını bir gündüz okudum. Gece ‘dar sokakların gerçekliği’ rüyasını
gördüm.
Birinci
Cumhuriyet öldü diye, fatihasını değil, patolojisini yazayım dedim. (Aslında
1986-2013 arasında da onun ölü patolojisini yazıyordum ki zaten 2.-4.
Cumhuriyet tezlerim 2006 ve hatta 2001 momentlidir.)
Birinci Cumhuriyet edebiyatını çok severim. Türkçe gibi,
yoktan var edilmiştir ve o gidince görüldüğü üzere, epeyi pahalı ödenerek
üretilmiştir. Yenisi, eğer gelebilecekse, epeyi uzun sürede gelecektir ve
1995’ten beridir de, Türkçe’de edebi bir vakum sözkonusudur.
Onu
duygusalca tanımlayabilecek birkaç ifade ibaresi var:
Nafile
ve beyhude (Tanpınar, Ataç, vd kuşağı).
Dar
sokakların gerçekliği.
Keçi
yolu gibi, taşra asfaltsız ara sokakları gibi.
Tek
yoldur, nostaljiktir, yürünebilirdir ama tüketicidir, pek de bir yerlere varmaz o yollar.
Süreya’nın
kitabını ilk okuduğumda çok şey öğrenmiştim ondan ama son okuyuşumda kesinkes
(bence bile bile yapılmış) dezenformasyon
gördüm. Süreya o kadar çok şeyi algılayamamış ki. Üstelik, o bu metinleri
yazarken, yayınlandıkları dergide ben de vardım ve bir yazım yayınlanmıştı orada
(2000’e Doğru ve Akşama Doğru / TRT 1 kanalı).
Yani,
ikimizin mekan-zaman momenti raslantıyla çakışmış. Benim, Perinçek’i Apo’culukla
ve onun yukarı çıkardığı uyuşturucu kültürünü beslemekle suçladığım zamanlar
(tanık Halil Beytaş, yer Rumelihisarı, Sırçacı Sokak, No:9, 1990 baharı).
99
kişinin bazıların adını bile duymamışım. 50 İstanbulaceze tiplememin de, belki
50’sini kimse duymamıştır. Buradaki öznelliğe bir şey demiyorum yani.
Ancak,
Murat Belge veya Fethi Naci gibi, kesinkes okuyarak hükümlediğim yazarları,
portreleyememiş bile. Naci’deki kızının
ölümü yası sahteliğini hiç görmemiş örneğin. Belge’deki yaşlanma
mental-kültürel regresyonunu görememiş olabilir, çünkü 30 yıl öncesiydi ve
Belge hala sağ, çökmüş olarak.
Yani,
portrelemeden muhasebe-bilanço da beklerdim. Demografik dağılımı biraz daha
uygun seçmesini beklerdim. Sözün gelişine çakacağım diye, boş ve geçersiz
laflar etmemesini beklerdim. İlah.
Bu metin
çook uzar. Ben iyisi mi çıkayım:
Süreya
kuşağı da, 78’liler kuşağı da, dar
sokakların gerçekliğinde nafile ve beyhude olarak harcandı ama kendilerini
de harcadılar ve harcattılar. Bu bölümü sakat, yoksa tarihe yenilmek sakat değil.
(21 Nisan 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder