Salı, Nisan 04, 2017

Zulüm Var, Zulüm Var

Daha önce, intihar edip ölen 2 akademisyen hakkında, toplumu umutsuzluğa yönlendirecekleri için, buna hakları olmadığına ilişkin görüşler ileri sürenlerden söz eden bir metin yazmıştım.
İkinci metin ‘bir Demirtaş incisi daha’ üzerine:
“Bu dönemde yasama, yürütme, yargı ve medya koltuklarında oturarak korkuya teslim olanların durumu ibretlik ve utanç vericidir. Bu koltuklarda oturup korkuya teslim olanlar işlenen bütün suçların da asli ortağıdır. Korkudan adil davranmayan bir hakim, korkudan sesini çıkarmayan bir milletvekili ya da gazeteci bu halka son bir iyilik yapmalı ve istifa ederek korkusunu evinde yaşamaya devam etmelidir. Sizin korkunuz başkasına ve toplumun geneline zarar veriyorsa buna hakkınız yoktur. Maalesef bu iktidarın zorbalığı ve hukuksuz uygulamaları gerçekleştirebiliyor olması bu korkakların sayesindedir. Bizi yasadışı, korsanvari bir şekilde iktidarın emriyle tutuklatmak korkaklıktır, acizliktir.”
E, bunu diyen sen ne yaptın?
2014’te Erdoğan cumhurbaşkanı olarak meclise girdiğinde ayakta alkışladın.
2015’te Öcalan halk savaşı ilan ettikten sonra, bin tane sivilin öldüğünde gıkını çıkaramadın.

Her 2 tarafa da boyun eğdin. Kellen üzerinde Burkay’ınki gibi bir fetva da yoktu üstelik.
Korkmak bir haktır.
Kaçmak da bir haktır.
Kimse, bir başka birini, herhangi bir dava için ölmeye zorlayamaz.
Ölmekten korkmak da, kaçmak da bir haktır.
1980’de iltica eden 33 bin kişi de haklıydı, 2017’de iltica eden 300 küsur kişi de.
Demirtaş şunu unutmasın:
Başkalarının ölüm fermanını verenin de, ölüm fermanını verecek biri çıkar elbette.
Yani:
Demirtaş’ınki yalnızca ayıp değil, suç ve günah.
Dipnot:
Gezi olaylarında 1 milyon kişi meydanlara çıktı. 10’u öldü. Geri kalan 999.990 kişi 3-4 yıldır eski yaşamlarının aynını sürdürüyor. Ölenler, eğitim zayiatı oldu: Felaket koşullarında davranma eğitimi. Demirtaş’ın da böylesi bir eğitime gereksinimi var, ister ölerek, ister yaşayarak.
(4 Nisan 2017)

Hiç yorum yok: