Cumartesi, Nisan 15, 2017

Dil Federasyonu ve Dil Teması

Dilbilim konusunun nasıl 200 yıl öncesinin zihniyetinde boğulup kaldığını gördüm.
Ben ne dedim?
Halklar; ad, ırk, dil, din değiştirebilir.
Şimdi ne diyorum?:
Diller ayrı gruplara ayrılıp, değişik kültürlerle temas olan alanlarda değişik gramerler kazanabilir. Türkçe; önce Çince, sonra Arapça, en son da yapay-öz-Türkçe gramer kullandı.
Buradan (daha önce dolaylıca belirtmiş olduğum biçimde) ne çıkar?:
Türkik, İndo-Avrupa ve Aram dilleri arasındaki etkileşim, onları da metamorfozladı. Yani, bu dillerin proto-formları da, halihazırdaki formları da dingildek yapıda ve dilbilim tanımında.
Dünya dillerinin hiçbirinde veya tekinde, örneğin İngilizce’de standart bir hece tanımı yok. Daha ne olsun?
Bunun anlamı şu:
Analitikleşen diller, standart birime limitlenemedi henüz. Bu ancak, Türkçe’nin 1.500 yıllık yolu 15 yılda alması gibi kestirme yoldan olabilir. Yoksa, Almanca Beta’nın 50 yıllık absürd hikayesine döner iş.
Sentetik diller ise, Çince’nin hala 2 bin hece-birim?’li olması durumunda. Çinliler’e 30 morfem-fonem deseniz, almanlar’ın betaya gösterdiği tepkiyi gösterir.
Olmaz. Neden olmaz? Çünkü olmaz.
Burada yapılacak iş, tek tek eski kökenli sözcükleri taramak yerine, varolan dildeki bulutsu içiçelikteki eski, orta, yeni yapıları tanımlamak.
Ben bu konunun üstesinden gelemem. Bunu epistemik bir konuda ilk kez yazdım. Ancak, ne göç yollarını ve tarihlerini tam biliyorum, ne de Dünya dilleri gruplarının ana niteliklerini. 25 yılda yalnızca onu öğrenebilirim ama geri kalan yaşamımı tek bir konuya vermeye niyetim yok.
Saptamamla yetineyim:
Diller birbirleriyle karşılaşınca, kategorik etkileşim olur, bazı öğeler eksilir, bazı öğeler katılır, bazı öğeler metamorfozlanır.
(15 Nisan 2017)

Hiç yorum yok: