Aynı
başlığı taşıyan birinci ve ikinci metinlerin üzerine, şimdi tam da öznelliğimi
yerleştirebilirim.
En
başından beridir, kognitif-zihin tipli idim.
Bilim tarihinde böyle örnekler var ama Türkiye’de kişisel olarak ve/ya yüzyüze hiç
karşılaşmadım bunlarla. Asal-yalnızlığım da buradan geldi.
Duygusal
bir insandım da. Sevgiye aç bir insandım da.
14
yaşıma kadar, kognitif olarak pratikte 0 idim. Aile evimde doğru dürüst kitap
yoktu çünkü.
Sonraki
43 yılda salt kognitif yaşadım ve davrandım.
57
yaşımda istop ve iflas ettim: Beynim öyle oldu yani.
Artı, 48-57
yaş arasında da beynim kezlerce ara-istop etti.
Bunun
süreci, ‘Dünya’ya Geri Dönen Astronotun Monoloğu’nda (Metafizik Deyişler)
açımlandı. Bir açıdan, ‘Bir Yabancı Gibi Değil’ romanındaki Dr. Marsh’ın ormanda
kaybolup, sonra insanlığın içine geri dönmesi gibi.
Bu 3
metin de, 57 yaşımdan ölene kadarki bilançoyu çıkarma yolunda ilk adımlar oldu.
Temel
duygularım, insanlara karşı öfke ve nefret oldu. Bu 3 yaşımdan 46 yaşıma kadar
sürekli artış biçiminde oldu. Sonraki ilaçla tedavi, duyguların dozunu azalttı
ama düşüncelerini silmedi veya silemedi. Öfkem ve nefretim, şu an bile hala
baki yani.
Davranış
olarak ise, tümüyle batı yönlendirimli olan AFL ve BÜ sayesinde, 13 yıllık
kesintisiz ve mükemmel bir eğitim aldım. Bu da, kognitif davranışımı ve
yönelimimi ivmelendirdi. (Teorik okumalarıma 26 yaşımda, yani mezuniyetten 1
yıl önce başladım ancak.)
Yeme,
(alkol) içme ve sevişme dürtülerim ve davranışlarım çok güçlü oldu ve kognitif
yolumu kimi zaman kesintiye uğrattı.
Mezuniyet
sonrasında, mesaiyi seçmemem ise, beni aç bilaç bıraktı ama tümüyle kognitif
kıldı.
Hastalıklarım,
özellikle son 11 yıldır beynimi çok aksattı.
Bildiğim
kadarıyla, 1960 doğumlu ve 57 yaşında başka bir örnek yok benim gibi: Ne
AFL’lilerde, ne de BÜ’lerde.Bu öykülerin ne kadarı ben, ne kadarı ben-değil
belirsiz kalabiliyor, çünkü 1960-2017
arasında tarih, alaturka biyografilerin öznelliğine aşırı ötesi müdahale etti.
Şerh:
Daha çok müdahale görmüş 1940 kuşağı, onlarca yazar çıkarmışken, 1968 ve 1978
kuşağı yarısı kadar acıyla, yeterince yazar çıkaramadı. Bunun tartımı okura
kalsın.
Şu an
için bildiklerim tümüyle ben, çünkü okuyacağım kitapları aşırı öznel bir seçime
tabi tuttum hep. Geceleyin yıldızlara bakarlık ve erken fütüroloji
haberdarlığı, beni tümdengelimselce buna çok yönlendirdi zaten.
Literatür,
öznellikte ben’in ahlakla veya bilgiyle, ben-değil’e, yani topluma ve insana
aşacağını önesürer ama bende hiç mi hiç öyle olmadı. Tam tersi oldu: Homo
Posterus’a aştım.
Not: İlk
2 parçada yazdığım, insanları çok etkileyen kitap-ideolojilerin saçmalığı ama
asıl etkilemesi gereken kitapların (Neçayef, Bellegarrigue) hiç etkilememesi
durumunun insan türüne çok-çok eksi puan yazdığını hep belirtirim. İnsan türü,
kendini idama mahkum etti yani. Bu durumda, onların ‘ben = 1, öteki = 2, insan =
çok’ dizisini değillemiş oluyorum fiilen.
Bir ileri
marjinal ve bir anormal olarak, klasik literatüre göre aşırı normal kaldım,
yoksa zaten çoktan ölmüştüm: 2006’da alkolizm tedavisine kuzu kuzu gitmem gibi:
Suha alkolden dolayı mezarda sonuçta.
Bu
durumda, Reha olarak, ne kadarım ben, ne kadarım ben-değil onu tam bilemiyorum.
Post-, trans-, meta-ben’in aynı zamanda ben-değil olması gerçeği var. Artı, yarının
2 gün sonra, dün olması gerçeği var. Post-Reha yarında iken ben-değil idi, 2
gün geçince, ben oldu. İnsanın insan olmayan herşeyi asimile etmesi saptamam
(1984) da bu yüzdendi.
Dolayısıyla,
sonuç-model olarak içiçe geçişimli ve kaotik kırınım saçaklı bir form-ben kabul
edilebilir ve tasarlanabilir. Kaldı ki bu zaten şizofreni oluyor.
Çıkış-son:
Bunları
bilmemin bana yararı olmuyor. Hala hiçlikteyim, yokluktayım.
(29 Nisan 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder