Referandumda
evkadınları, kırsal kesimdekiler, eğitimsizler ve ilk kez oy verenler,
ağırlıklı olarak evet demişler.
% 15
seçmen son anda kararını vermiş: % 7,5-7,5 evet-hayır durumunda.
3. veya
4. Dünya ülkesi için böyle ama cumhurbaşkanlığı seçiminden 1 hafta öncesinde
(16.04.17’de), Fransız seçmeninin üçte biri kararsız durumdaydı.
İngiltere’de
Brexit için referandum isteyen siyasetçinin referandum öncesinde buna karşı
çıkması, sonra da kaybedince istifa etmesi durumu var.
Seçmen
kararsız, siyasetçiler kifayetsiz, sağ-sol % 50-50.
Politik
sürü yolunu şaşırdı artık yani.
Bu
durumda, Türkiye’de evet kazansa ne olur, kazanmasa ne olur?
Alaturka
referandumdan sonraki günlerde hobarey diye sivil terörü umuyordum. Apışıp
kaldılar, astlar da üstler de. Orta vadede teşne olanlar zaten sivil terör
yapacaklar ama durum kitleleşmeyecek gibi görünüyor.
Türkiye’de
son 35 yıldır, her 1 veya 2 genel seçimde 1, sunulan partiler değişti. Seçmen
istemese de, parti değiştirdi. Üzerine bir de her zamanki satılık oy eğilimi
bindi.
Yine de
jetonun düşmesi, G-7’de 70 yıl, bizde 35 yıl aldı. 1946-1976 arası ise,
ön-çokpartililik bile değildi. İkinci 35 yıl çeyrek çokpartililik oldu ve
sınıfta kalındı.
Şu ya da
bu biçimde, seçimin ortadan kalktığı bir politik panoramaya doğru gidiliyor.
Kendi
oylarını çoban oyundan yüksek görenler oy bile veremeyecekler.
İç savaş
geyiği yapanlara söyleyecek sözüm yok: Yine 35 yıldır zaten iç savaştayız.
CHP-AP-MSP-MHP ile CHP-AKP-MHP-HDP farketmez. Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımı da
farketmez.
Ne
olursa olsun iç ve dış savaş toplamındaki ölü, yılda 5 bini geçemeyecek. O
kadar insan, trafik kazalarında ölüyor zaten. İş ve kadın cinayetlerinde ölüyor
zaten.
İşte bu,
şeytani kötülüğün bayağılığının sıradanlaşması ve tüm kitleye bulaşması
olmakta.
Biz de o
momentteyiz artık.
(20 Nisan 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder