Kendisi
şöyle demiş:
‘Hayatınızdan
çıkarın’ diyebileceğiniz neler var’ diye sorarsanız bilim adamları olarak
geçtiğimiz yıllarda bunu çok tartıştık. Birinci sırada olan yoğurt hâlâ ilk
sıradaki yerini koruyor.
…
Dolapta
bekleyen yoğurdu haftalar boyunca üstten yemeye devam etseniz bir şey olmuyor.”
Peki,
elektrokromotografik analize ilişkin bir kayıt, yani bilimsel bir kanıt var mı
beyanatta?
Hayır.
Bunu bir
bilimci yapmış.
Yoğurt
üreten şirketler dava açsalar, kazanırlar.
Ayrıca
sürekli yoğurt yiyen biri olarak, yoğurdun dolapta bozulduğunu kezlerce ve
bizzat gözledim.
Tüm
hazır gıdalarda artık bozulmayı geciktirici kimyasallar var. Bu doğru. Ancak
bunlar onlarca. Yoğurtta hangilerinin olduğuna, hangilerinin daha önce kanser
veya hasta yaptığına ilişkin kayıt yok ortada.
Benim
merak ettiğim bir şey var örneğin:
Yoğurda
kıvam versin diye, bildiğimiz çamaşır kolası konur. Yoğurdun tadından kolayca
anlaşılır bu. Aldığım yoğurdu atmaya kıyamadığım için, paşa paşa o kolalı
yoğurdu da yerim, daha endüstriyel yoğurda geçilmediği, mandra zamanlarında
bile.
O
bileşik, kanser veya başka bir hastalık yapıyor mu, diye hep merak eder
dururum.
Epeyi
yoğurdun katkıda suyunu çıkardığı kesin. Ancak, Tikveşli kaymaklı yoğurda param
yettiğinden beridir, onu yerim. Göreli pahalıdır ama tadı yoğurt
endüstriyelleşmeden önce de aynıydı, sonra da aynı.
Yani,
bilimcinin yapacağı okuru veya dinleyiciyi yönlendirmektir.
Tabii,
bir de ABD gibi yerlerde yoğurt diye satılan o acaip şeylerin bileşimini analiz
ettirmekte yarar var. Nasıl olup da, onların üzerine ‘bu yoğurttur’ diye
yazılmasına izin veriliyor, anlamış değilim.
(6 Nisan 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder