Cuma, Nisan 07, 2017

Bilime Aykırılık: Yavuz Dizdar

Kendisi şöyle demiş:
‘Hayatınızdan çıkarın’ diyebileceğiniz neler var’ diye sorarsanız bilim adamları olarak geçtiğimiz yıllarda bunu çok tartıştık. Birinci sırada olan yoğurt hâlâ ilk sıradaki yerini koruyor.
Dolapta bekleyen yoğurdu haftalar boyunca üstten yemeye devam etseniz bir şey olmuyor.”
Peki, elektrokromotografik analize ilişkin bir kayıt, yani bilimsel bir kanıt var mı beyanatta?
Hayır.
Bunu bir bilimci yapmış.
Yoğurt üreten şirketler dava açsalar, kazanırlar.
Ayrıca sürekli yoğurt yiyen biri olarak, yoğurdun dolapta bozulduğunu kezlerce ve bizzat gözledim.
Tüm hazır gıdalarda artık bozulmayı geciktirici kimyasallar var. Bu doğru. Ancak bunlar onlarca. Yoğurtta hangilerinin olduğuna, hangilerinin daha önce kanser veya hasta yaptığına ilişkin kayıt yok ortada.
Benim merak ettiğim bir şey var örneğin:
Yoğurda kıvam versin diye, bildiğimiz çamaşır kolası konur. Yoğurdun tadından kolayca anlaşılır bu. Aldığım yoğurdu atmaya kıyamadığım için, paşa paşa o kolalı yoğurdu da yerim, daha endüstriyel yoğurda geçilmediği, mandra zamanlarında bile.
O bileşik, kanser veya başka bir hastalık yapıyor mu, diye hep merak eder dururum.
Epeyi yoğurdun katkıda suyunu çıkardığı kesin. Ancak, Tikveşli kaymaklı yoğurda param yettiğinden beridir, onu yerim. Göreli pahalıdır ama tadı yoğurt endüstriyelleşmeden önce de aynıydı, sonra da aynı.
Yani, bilimcinin yapacağı okuru veya dinleyiciyi yönlendirmektir.
Tabii, bir de ABD gibi yerlerde yoğurt diye satılan o acaip şeylerin bileşimini analiz ettirmekte yarar var. Nasıl olup da, onların üzerine ‘bu yoğurttur’ diye yazılmasına izin veriliyor, anlamış değilim.

(6 Nisan 2017)

Hiç yorum yok: