Şöyle
yazmış kendisi:
“Her
şeyin kontrol altında olduğunu hissettirmek önceliktir. Anlayan için de sırıtan
bir hiledir. Görüntü, masada ve sahada aktörün güç balonunu şişirir. Suriye’de
gerçeklik, Rusya ve ABD dahil bütün aktörler için mutlak değil rölatiftir; en
güçlü olanın eli de ötekine bağlıdır, göreceli bağımlıdır. O yüzden çoğu zaman
komplo teorileri, toz duman içinde yolunu kaybediyor.”
Şöyle
diyememiş ama:
Bir:
Komplo
teorileri, hem herşeyin kontrol altında olduğunu hissettirmekten, hem de toz
duman içinde yolunu kaybetmiş durumdan çıkar sağlayabilir.
İki:
Kürtler
de, komplo teroilerine bayılıyorlar, kendi hatalarını üstlenmekten
kaçınıyorlar. Herşeyin hoktrol altında olduğunu hissettirip, sonra gerçek
ortaya çıkınca, tüm liderler sorumluluktan yan çizerler, Erdoğan da öyledir,
Öcalan da öyledir. Taştekin’in bugüne kadar Öcalan’ın bu konudaki açıkseçik
hatalarının birini bile yazdığını hiç görmedik her nasılsa.
Üç.
Suriye’de
veya herhangi bir savaş alanında gerçeklik, hem hegemonlar için yanıltıcıdır,
hem de mazlumlar için yanıltıcıdır. Mazlumların tarafını tutup, onların yalanlarını ve mazeretlerini kabul etmenin anlamı yoktur. Taştekin, uluslararası
tarafsız örgütlerin kezlerce açıkladığı gibi, Kürt tarafının da insanlık ve
savaş suçu işlemesi konusunun hiç üzerine gitmedi.
Ancak,
durum başka türlü de olabilir:
Yani, 2
hegemon, üçüncü bir bölgede savaşır. Belli bölgelerde biri kazanır, diğer
bölgelerde diğeri kazanır.
Örneğin
Soğuk Savaş döneminde böyleydi. SSCB’nin ve ABD’nin hegemonluk alanları
belliydi ve herkes kendi alanına çekilmişti. Örneğin TC, SSCB tarafından Yalta’da
ABD’nin tarafına bırakıldığı için, biz hala ABD tarafındayız.
Artı,
Erdoğan’ın bir ABD projesi olarak, bir noktadan sonra, ABD’ye karşı dönmesi de,
tarihte görülen vakalardandır.
Tüm bu
durumlar, geçmişte kaldı.
2 dünya
savaşı bitti ama 3. Dünya Savaşı olmadı, onun yerine 3. Dünya Savaşçıkları
oldu. Bunu bizce ne ABD tercih etti, ne de Rusya. Yalnızca, yokkutuplu bir Dünya’da, eskiden
parmaklarında oynatttıkları ülkelerin denetimlerinden çıktığını izliyorlar
yalnızca. Herhangi bir şey de yapamıyorlar.
Ancak,
Suriye’nin daha baştan böyle olacağını uzmanlar çok daha önceden yazdılar,
diyelim 3 yıl önce. Biz, o zamanlar konuyu bu kadar irdelememiştik ve aynı
sonuca henüz varmamıştık.
Rusya,
Irak’ta herhangi bir şey yapmadı veya yapamadı, çünkü 1991’de kendi dertleriyle
meşgüldü, 2003’te ise, işe karışmadı yalnızca, böylelikle de 2 Irak Savaşı
geldi geçti.
Ondan
sonra, petrol fiyatları yükselip, Rusya ekonomisini toparladı ve Rusya, uluslararası oyuna geri döndü.
Suriye’de
herkese göstere göstere, aynı oyunu tutarlılıkta uyguladı ve Esed’i başta
tuttu. O sayede de, Suriye’de kalıcı üssü oldu.
Yani,
Suriye’de Bursalı gibilerin sandığı gibi bir özgürlük savaşı falan yok, hiç de olmadı. Ki uzmanlar bunu da
baştan yazdılar: Muhafliflerin kabile yapısının tek bir yönetim altında toplanmaya
uygun olmadığını vurguladılar ve haklı da çıktılar. Adamlar, mayoz bölündüler,
mitöz bölündüler, yeni bölünme
yolları icat ettiler, yeni ihanet
yolları icat ettiler.
Ki
Kürtler de öyle.
Açıkçası
hiç kimse, Barzani referandum
denemesinden beridir süregelen, Kürt
tarihsel regresyonunu ummuyordu, biz de ummuyorduk.
O açıdan
bakınca, Taştekin’in konuya ayamaması bu açıdan olağan.
+
“Bu noktada
ilginç bir gelişme yaşandı: Erdoğan, Moskova’dan dönerken temasları konusunda
ABD Başkanı Donald Trump’ı bilgilendirmişti. Kısa süre sonra koalisyon
uçakları, Kefraya’da El Kaide’ye bağlı Huras el Din ile Ensar el Tevhid’in
karargâhını yerle bir edip, Maarrat Misrin yakınlarında bir konvoyu vurdu. Tam
da ateşkese denk gelen bu saldırılar “Hedeflerle ilgili istihbarat MİT’den mi
geldi? Acaba TSK’nin yapamadığını ABD mi yapıyor?” sorularını akla getirdi.
Muhalif kaynaklar, saldırıyı düzenleyen uçakların İncirlik’ten kalktığına
dikkat çekiyor.
…
Bu
açıklama sanki Rusya’yı dengelemekte zorlanan Türkiye’nin kâfi iş
çıkaramadığını düşünen Amerikan tarafının, Fırat’ın batısına sarkma niyetine de
işaret ediyor.”
İlginç bir
yorum:
Geçerli
bir tahmin bile olabilir. Ancak, ad absurdum / olmayana ergi yapalım ve öyle olduğunu
varsayıp, irdelemeye devam edelim:
O zaman ABD, Rusya ve TC, birden birbiriyle savaş
durumuna geçmiş olur. Daha önce, en azından bir ara 3’ü de işbirliği içindeydi.
Hem bu
durum, hem tersi durum, her durumda Kürtler’e zarar verir, ilki zarar verdi de.
Sanırız
Taştekin, birincisi zarar verdiği için,
ikincisinin karşıt durum olarak yarar
vereceğini bekliyor.
Tabii ki
Taştekin dahil, tüm tarafların gözden kaçırdığı şu:
Siz,
onlarca grubun eline malzeme verdiniz. Bunların savaşanı var, savaşmayanı var, taşeron savaşanı var. Siz, bunları
satarsanız, onlar da sizi satmazlar mı?
Üstüne,
eksi zekalı ve eksi bilgili 1. Dünyalı bazı sarıkafaların bunlara yardım
ettiğini düşünün (ki ettiler çoktan).
ABD ve
AB’nin büyükkentleri yeniden kan gölüne
dönmez mi?
Taliban
40 küsur yıldır var. Kimse kalkıp da, Taliban’ın terörlerinin, SSCB’ye / Rusya’ya
veya ABD’ye çıkar sağladığını falan önesürmesin.
Bunlardan
100 tane grup olunca ne olacak?
İHA’ları kullanmayı akıl ediyorlar
ve öğreniyorlar. Peki, sıra kirli
nükleer bombaya gelince, ne olacak?
Yani:
Olay,
artık 3. Dünya’nın özgürleşmesi
romantizminden çıkalı onyıllar oldu.
Olay, Hasan Sabbah’çıklar salgını.
Üstelik
bu, zaman geldi bağımsız terör girişimleri olarak, Kürtler için de böyle oldu.
İster hegemonlarınki
olsun, ister mazlumlarınki olsun, gençler gerontokratları
er veya geç dinlemezler.
Olayın gittiği
yer bu bizce:
Denetimsiz terör.
Taştekin’in
algılayamadığı da bu.
(2 Eylül 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder