Pazartesi, Eylül 02, 2019

Fehim Taştekin: Yine Yeni Yeniden


Şöyle yazmış kendisi:
“Her şeyin kontrol altında olduğunu hissettirmek önceliktir. Anlayan için de sırıtan bir hiledir. Görüntü, masada ve sahada aktörün güç balonunu şişirir. Suriye’de gerçeklik, Rusya ve ABD dahil bütün aktörler için mutlak değil rölatiftir; en güçlü olanın eli de ötekine bağlıdır, göreceli bağımlıdır. O yüzden çoğu zaman komplo teorileri, toz duman içinde yolunu kaybediyor.”
Şöyle diyememiş ama:
Bir:
Komplo teorileri, hem herşeyin kontrol altında olduğunu hissettirmekten, hem de toz duman içinde yolunu kaybetmiş durumdan çıkar sağlayabilir.
İki:
Kürtler de, komplo teroilerine bayılıyorlar, kendi hatalarını üstlenmekten kaçınıyorlar. Herşeyin hoktrol altında olduğunu hissettirip, sonra gerçek ortaya çıkınca, tüm liderler sorumluluktan yan çizerler, Erdoğan da öyledir, Öcalan da öyledir. Taştekin’in bugüne kadar Öcalan’ın bu konudaki açıkseçik hatalarının birini bile yazdığını hiç görmedik her nasılsa.
Üç.
Suriye’de veya herhangi bir savaş alanında gerçeklik, hem hegemonlar için yanıltıcıdır, hem de mazlumlar için yanıltıcıdır. Mazlumların tarafını tutup, onların yalanlarını ve mazeretlerini kabul etmenin anlamı yoktur. Taştekin, uluslararası tarafsız örgütlerin kezlerce açıkladığı gibi, Kürt tarafının da insanlık ve savaş suçu işlemesi konusunun hiç üzerine gitmedi.
Ancak, durum başka türlü de olabilir:
Yani, 2 hegemon, üçüncü bir bölgede savaşır. Belli bölgelerde biri kazanır, diğer bölgelerde diğeri kazanır.
Örneğin Soğuk Savaş döneminde böyleydi. SSCB’nin ve ABD’nin hegemonluk alanları belliydi ve herkes kendi alanına çekilmişti. Örneğin TC, SSCB tarafından Yalta’da ABD’nin tarafına bırakıldığı için, biz hala ABD tarafındayız.
Artı, Erdoğan’ın bir ABD projesi olarak, bir noktadan sonra, ABD’ye karşı dönmesi de, tarihte görülen vakalardandır.
Tüm bu durumlar, geçmişte kaldı.
2 dünya savaşı bitti ama 3. Dünya Savaşı olmadı, onun yerine 3. Dünya Savaşçıkları oldu. Bunu bizce ne ABD tercih etti, ne de Rusya. Yalnızca, yokkutuplu bir Dünya’da, eskiden parmaklarında oynatttıkları ülkelerin denetimlerinden çıktığını izliyorlar yalnızca. Herhangi bir şey de yapamıyorlar.
Ancak, Suriye’nin daha baştan böyle olacağını uzmanlar çok daha önceden yazdılar, diyelim 3 yıl önce. Biz, o zamanlar konuyu bu kadar irdelememiştik ve aynı sonuca henüz varmamıştık.
Rusya, Irak’ta herhangi bir şey yapmadı veya yapamadı, çünkü 1991’de kendi dertleriyle meşgüldü, 2003’te ise, işe karışmadı yalnızca, böylelikle de 2 Irak Savaşı geldi geçti.
Ondan sonra, petrol fiyatları yükselip, Rusya ekonomisini toparladı ve Rusya, uluslararası oyuna geri döndü.
Suriye’de herkese göstere göstere, aynı oyunu tutarlılıkta uyguladı ve Esed’i başta tuttu. O sayede de, Suriye’de kalıcı üssü oldu.
Yani, Suriye’de Bursalı gibilerin sandığı gibi bir özgürlük savaşı falan yok, hiç de olmadı. Ki uzmanlar bunu da baştan yazdılar: Muhafliflerin kabile yapısının tek bir yönetim altında toplanmaya uygun olmadığını vurguladılar ve haklı da çıktılar. Adamlar, mayoz bölündüler, mitöz bölündüler, yeni bölünme yolları icat ettiler, yeni ihanet yolları icat ettiler.
Ki Kürtler de öyle.
Açıkçası hiç kimse, Barzani referandum denemesinden beridir süregelen, Kürt tarihsel regresyonunu ummuyordu, biz de ummuyorduk.
O açıdan bakınca, Taştekin’in konuya ayamaması bu açıdan olağan.
+
“Bu noktada ilginç bir gelişme yaşandı: Erdoğan, Moskova’dan dönerken temasları konusunda ABD Başkanı Donald Trump’ı bilgilendirmişti. Kısa süre sonra koalisyon uçakları, Kefraya’da El Kaide’ye bağlı Huras el Din ile Ensar el Tevhid’in karargâhını yerle bir edip, Maarrat Misrin yakınlarında bir konvoyu vurdu. Tam da ateşkese denk gelen bu saldırılar “Hedeflerle ilgili istihbarat MİT’den mi geldi? Acaba TSK’nin yapamadığını ABD mi yapıyor?” sorularını akla getirdi. Muhalif kaynaklar, saldırıyı düzenleyen uçakların İncirlik’ten kalktığına dikkat çekiyor.
Bu açıklama sanki Rusya’yı dengelemekte zorlanan Türkiye’nin kâfi iş çıkaramadığını düşünen Amerikan tarafının, Fırat’ın batısına sarkma niyetine de işaret ediyor.”
İlginç bir yorum:
Geçerli bir tahmin bile olabilir. Ancak, ad absurdum / olmayana ergi yapalım ve öyle olduğunu varsayıp, irdelemeye devam edelim:
O zaman ABD, Rusya ve TC, birden birbiriyle savaş durumuna geçmiş olur. Daha önce, en azından bir ara 3’ü de işbirliği içindeydi.
Hem bu durum, hem tersi durum, her durumda Kürtler’e zarar verir, ilki zarar verdi de.
Sanırız Taştekin, birincisi zarar verdiği için, ikincisinin karşıt durum olarak yarar vereceğini bekliyor.
Tabii ki Taştekin dahil, tüm tarafların gözden kaçırdığı şu:
Siz, onlarca grubun eline malzeme verdiniz. Bunların savaşanı var, savaşmayanı var, taşeron savaşanı var. Siz, bunları satarsanız, onlar da sizi satmazlar mı?
Üstüne, eksi zekalı ve eksi bilgili 1. Dünyalı bazı sarıkafaların bunlara yardım ettiğini düşünün (ki ettiler çoktan).
ABD ve AB’nin büyükkentleri yeniden kan gölüne dönmez mi?
Taliban 40 küsur yıldır var. Kimse kalkıp da, Taliban’ın terörlerinin, SSCB’ye / Rusya’ya veya ABD’ye çıkar sağladığını falan önesürmesin.
Bunlardan 100 tane grup olunca ne olacak?
İHA’ları kullanmayı akıl ediyorlar ve öğreniyorlar. Peki, sıra kirli nükleer bombaya gelince, ne olacak?
Yani:
Olay, artık 3. Dünya’nın özgürleşmesi romantizminden çıkalı onyıllar oldu.
Olay, Hasan Sabbah’çıklar salgını.
Üstelik bu, zaman geldi bağımsız terör girişimleri olarak, Kürtler için de böyle oldu.
İster hegemonlarınki olsun, ister mazlumlarınki olsun, gençler gerontokratları er veya geç dinlemezler.
Olayın gittiği yer bu bizce:
Denetimsiz terör.
Taştekin’in algılayamadığı da bu.
(2 Eylül 2019)

Hiç yorum yok: