Benim
metnim:
“Yine,
‘yazı x konuşma’ çatışmasına geldik. Ben yazı tarafındayım ve yazdığın gibi
konuşurum. Metinlerim kısadır, başı ve sonu vardır. İkili karşıtlıkları
listeleyip, tüm sorunsal haritasını çıkarmaya çabalarım. Tümelciyim yani.
Poliyalektik, benim için karşıtlıklar listesi çıkarmaktır. Mülksüzler'de bu,
Anarres x Urras, U = A-İo x Thu x Benbili idi. Poliyalektik oradan tasarlandı.
30 yıldır yazıyorum, bitiremem. Sonuçta, 3-5 aşamalı diyalektik tarihine birkaç
satır da ben ekledim. Kaale alınmazsa, derdim değil.”
+
Karşı metin:
“Genelde
bu tutumu anlıyorum; daha "duruma göre tavır alma"cı bir yaklaşım.
(Aktüelist? Sitüasyonist?) Ama dilde, özellikle soyut kavramlarda işin içine,
yukarıda söylediğim mekanizmalar giriyor. Rasyonel hayvanlar değiliz neticede;
bilinçdışı bağlantıları toplumsal yapıyı iyisiyle kötüsüyle her kuşakta yeniden
üretiyor. Şu "terör" sözcüğünün 70'lerin "tedhiş"inin
yerine geçmesi mesela. Bilinçli bir tercih; "kökü dışarıdalık"
iddiasını vurgulamak için yapılan. Tam "psikolojik harp" yani. Ama
muhalefete de, "terreur"ün tarihsel kökeni üstünden bir anlatımla
yeni kapılar açıyor.
+
Mülksüzler'in
anlatısı, ikili karşıtlıklar değil, (bir) yolculuk(lar) içindeki dönüşümlerle
ilerliyordu benim anladığım. İkili karşıtlıkların değil, sürekli değişen her
biri farklı yana çeken uçların (Hainliler dahil) arasında kendine sentez değil
de, bir çıkış bulmaya çalışan Shevek...”
(İkiye
bölme, tarafımdan yapıldı.)
+
Karşı
metnin ilk parçasına karşı ilk metnim:
“Duruma
göre tavır alma, değil. Sonuçta, metafiziğe her metafizik kitabı farklı anlam
kazandırdı. İlk metafizik kitabının ise, bugünkü anlamıyla metafizikle ilgisi
yok. Yaptığım bunlardan birini yeğleme. Çoğunluk da, en son momenti seçiyorum.
Ancak,
poliyalektik için öyle değil. 30 yıldır konuyu çalışmama karşın, konuyu ne
tarafa taşıyacağıma hala karar vermedim. Yani, konunun tümelleştirilmesini
ölümümden sonraya bıraktım.
Tez-antitez-sentez
ilk momentinden yola çıkarak, tez-antitez ikilisinin karşılaşması, çelişmesi,
çatışması, sonuçsanması durumlarına farklı yorumlar ekledim. Zaten Hegel, her
zaman sentez olmayacağını, kimi dekadans olacağını söylemiş (Seçmeler, Sol
Yayınları).
Şimdilik
poliyalektik tanımım, sonsuz sayıda öğeli ama toplamı sonlu olan bir ikililer
dizisinin öğelerini büyükten küçüğe dizerek, onları poli-diyalektik ikilileri
olarak tanımlamaktı.
Sonra
ortaya aynı tanımların farklı görüngüleri çıktı:
3 Dünya
= 1. Dünya (ABD, SSCB), 2. Dünya (Batı ve Doğu Avrupa, 3. Dünya (geri
kalanlar).
3 Dünya
= 1. Dünya (ABD + Batı Avrupa), 2. Dünya (SSCB + Doğu Avrupa), 3. Dünya (geri
kalanlar).
Yani:
İkili
karşıtlıkların bir sonraki ikili öğede değişebildiğini gördüm. Poliyalektiğimin
muğlaklığı buradan geliyor.
Bunu
düzeltebilmem için, diyelim 20 tane 2’li var. Her biri için tek tek, neyin
ortak, neyin karşıt olduğunu tanımlamam gerekiyor ki bununla uğraşmadım.
Sonra:
Adorno’nun
uzaktan etkileşimli negatif diyalektiği (onda özdeşsizlik olup olmadığı hala
tartışılıyor) ve benim kültürel ozmosis dediğim durumlar işin içine girdi.
Yani, gerçek yaşamdaki karşıtlıklar, kuramdakilerden çok çok farklı biçimlerde
işliyor.
Bu durumda:
Her yeni
karşıtlık, için yeni bir diyalektik tanımlamak gerekiyor ki o beni çoktan aştı.”
+
Karşı
metnin ilk parçasına karşı ikinci metnim:
Terör
1790’larda, ilk kez devlet terörü anlamında kullanıldı.
Sonra,
1880’lerdeki anarşist eylemleri ertesinde anarşizm ile eşlenik kılındı.
Bense,
2015-2020 momentinde terörü şöyle tanımlıyorum:
Mafya,
ÇÜŞ, terörist, kontra-terörist eylemsel eşlenikliği:
Hepsinin
kullandığı yöntemler aynı çünkü. En az bilineni ve göze batanı ÇÜŞ’lerin
yöntemleri ama onlar da çevreci öldürtmeye başladılar ve bu, Interpol gibi
kurumların dikkatini çekti.
Bunun
hangisinin terör sayılmayacağı, gereksiz bir tartışma.
‘Tedhiş’
veya ‘terör’ denmesinin bir şeyi değiştirdiğini düşünmüyorum.
Beni
ilgilendiren durum şu:
AKP’nin
çözüm sürecinde, teröristlerle içiçe olması. Sonra, onları ağır cezalandırması.
HDP’ninse, hiçbir zaman teröre karşı tavır alamaması. En ironiği, bu ikisinin
halvet olmuşluğu.
Yeni
zamanların politik eksi zekalılığı ve eksi bilgililiği olarak tanımlıyorum bunu
ki bu, terörden daha berbat bir şey.
Tartıştığımız
tüm kavramlar için şunu söyleyebilirim:
Hepsinin
yerine, kombinasyonlu harf veya sayı dizisi de kullanabilirim. Dil benim için
biçimsel bir sorun yani. İçeriksel sorunsa, başka alanların tartışması.”
+
Karşı
metnin ikinci parçasına karşı metnim:
“Shevek,
Anarres x Urras çelişkisini aşamıyor. A-İo x Thu çelişkisini aşamıyor. Benbili’nin
bu ikisiyle triyalektik diyalektiğini ise, yazar berbat açımlamış ve 3. Dünya’yı
açıkça aşağılamış.
Le Guin’un
‘Mülksüzler’de ne yaptığını anlamadığına eminim. Dolayısıyla o roman için
yorumum, bir aşırı-yorum: Kafka’nın metinlerine getirilen yorumlar gibi ama onlar
geçerli, benim poliyalektik de geçerli.
Not:
1990’da ne yaptığımı ben de anlamamıştım. Zaten poliyalektiği henüz
tasarlayamadığımı metinde belirtmiştim. Konuya belki 15 yıl aradan sonra
yeniden geri döndüm. 15 yıldır da uğraşıyorum ama sonuç ummuyorum.
Bu ham
haliyle poliyalektik, gelecekte belki 10 farklı tipoloji kazanacak, tıpkı
metafizik kitapları gibi. Konuyu ölümümden sonrasına havale ettim yani.”
(10-11 Eylül 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder