Çarşamba, Eylül 11, 2019

Metin Metne Karşı


Benim metnim:
“Yine, ‘yazı x konuşma’ çatışmasına geldik. Ben yazı tarafındayım ve yazdığın gibi konuşurum. Metinlerim kısadır, başı ve sonu vardır. İkili karşıtlıkları listeleyip, tüm sorunsal haritasını çıkarmaya çabalarım. Tümelciyim yani. Poliyalektik, benim için karşıtlıklar listesi çıkarmaktır. Mülksüzler'de bu, Anarres x Urras, U = A-İo x Thu x Benbili idi. Poliyalektik oradan tasarlandı. 30 yıldır yazıyorum, bitiremem. Sonuçta, 3-5 aşamalı diyalektik tarihine birkaç satır da ben ekledim. Kaale alınmazsa, derdim değil.”
+
Karşı metin:
“Genelde bu tutumu anlıyorum; daha "duruma göre tavır alma"cı bir yaklaşım. (Aktüelist? Sitüasyonist?) Ama dilde, özellikle soyut kavramlarda işin içine, yukarıda söylediğim mekanizmalar giriyor. Rasyonel hayvanlar değiliz neticede; bilinçdışı bağlantıları toplumsal yapıyı iyisiyle kötüsüyle her kuşakta yeniden üretiyor. Şu "terör" sözcüğünün 70'lerin "tedhiş"inin yerine geçmesi mesela. Bilinçli bir tercih; "kökü dışarıdalık" iddiasını vurgulamak için yapılan. Tam "psikolojik harp" yani. Ama muhalefete de, "terreur"ün tarihsel kökeni üstünden bir anlatımla yeni kapılar açıyor.
+
Mülksüzler'in anlatısı, ikili karşıtlıklar değil, (bir) yolculuk(lar) içindeki dönüşümlerle ilerliyordu benim anladığım. İkili karşıtlıkların değil, sürekli değişen her biri farklı yana çeken uçların (Hainliler dahil) arasında kendine sentez değil de, bir çıkış bulmaya çalışan Shevek...”
(İkiye bölme, tarafımdan yapıldı.)
+
Karşı metnin ilk parçasına karşı ilk metnim:
“Duruma göre tavır alma, değil. Sonuçta, metafiziğe her metafizik kitabı farklı anlam kazandırdı. İlk metafizik kitabının ise, bugünkü anlamıyla metafizikle ilgisi yok. Yaptığım bunlardan birini yeğleme. Çoğunluk da, en son momenti seçiyorum.
Ancak, poliyalektik için öyle değil. 30 yıldır konuyu çalışmama karşın, konuyu ne tarafa taşıyacağıma hala karar vermedim. Yani, konunun tümelleştirilmesini ölümümden sonraya bıraktım.
Tez-antitez-sentez ilk momentinden yola çıkarak, tez-antitez ikilisinin karşılaşması, çelişmesi, çatışması, sonuçsanması durumlarına farklı yorumlar ekledim. Zaten Hegel, her zaman sentez olmayacağını, kimi dekadans olacağını söylemiş (Seçmeler, Sol Yayınları).
Şimdilik poliyalektik tanımım, sonsuz sayıda öğeli ama toplamı sonlu olan bir ikililer dizisinin öğelerini büyükten küçüğe dizerek, onları poli-diyalektik ikilileri olarak tanımlamaktı.
Sonra ortaya aynı tanımların farklı görüngüleri çıktı:
3 Dünya = 1. Dünya (ABD, SSCB), 2. Dünya (Batı ve Doğu Avrupa, 3. Dünya (geri kalanlar).
3 Dünya = 1. Dünya (ABD + Batı Avrupa), 2. Dünya (SSCB + Doğu Avrupa), 3. Dünya (geri kalanlar).
Yani:
İkili karşıtlıkların bir sonraki ikili öğede değişebildiğini gördüm. Poliyalektiğimin muğlaklığı buradan geliyor.
Bunu düzeltebilmem için, diyelim 20 tane 2’li var. Her biri için tek tek, neyin ortak, neyin karşıt olduğunu tanımlamam gerekiyor ki bununla uğraşmadım.
Sonra:
Adorno’nun uzaktan etkileşimli negatif diyalektiği (onda özdeşsizlik olup olmadığı hala tartışılıyor) ve benim kültürel ozmosis dediğim durumlar işin içine girdi. Yani, gerçek yaşamdaki karşıtlıklar, kuramdakilerden çok çok farklı biçimlerde işliyor.
Bu durumda:
Her yeni karşıtlık, için yeni bir diyalektik tanımlamak gerekiyor ki o beni çoktan aştı.”
+
Karşı metnin ilk parçasına karşı ikinci metnim:
Terör 1790’larda, ilk kez devlet terörü anlamında kullanıldı.
Sonra, 1880’lerdeki anarşist eylemleri ertesinde anarşizm ile eşlenik kılındı.
Bense, 2015-2020 momentinde terörü şöyle tanımlıyorum:
Mafya, ÇÜŞ, terörist, kontra-terörist eylemsel eşlenikliği:
Hepsinin kullandığı yöntemler aynı çünkü. En az bilineni ve göze batanı ÇÜŞ’lerin yöntemleri ama onlar da çevreci öldürtmeye başladılar ve bu, Interpol gibi kurumların dikkatini çekti.
Bunun hangisinin terör sayılmayacağı, gereksiz bir tartışma.
‘Tedhiş’ veya ‘terör’ denmesinin bir şeyi değiştirdiğini düşünmüyorum.
Beni ilgilendiren durum şu:
AKP’nin çözüm sürecinde, teröristlerle içiçe olması. Sonra, onları ağır cezalandırması. HDP’ninse, hiçbir zaman teröre karşı tavır alamaması. En ironiği, bu ikisinin halvet olmuşluğu.
Yeni zamanların politik eksi zekalılığı ve eksi bilgililiği olarak tanımlıyorum bunu ki bu, terörden daha berbat bir şey.
Tartıştığımız tüm kavramlar için şunu söyleyebilirim:
Hepsinin yerine, kombinasyonlu harf veya sayı dizisi de kullanabilirim. Dil benim için biçimsel bir sorun yani. İçeriksel sorunsa, başka alanların tartışması.”
+
Karşı metnin ikinci parçasına karşı metnim:
“Shevek, Anarres x Urras çelişkisini aşamıyor. A-İo x Thu çelişkisini aşamıyor. Benbili’nin bu ikisiyle triyalektik diyalektiğini ise, yazar berbat açımlamış ve 3. Dünya’yı açıkça aşağılamış.
Le Guin’un ‘Mülksüzler’de ne yaptığını anlamadığına eminim. Dolayısıyla o roman için yorumum, bir aşırı-yorum: Kafka’nın metinlerine getirilen yorumlar gibi ama onlar geçerli, benim poliyalektik de geçerli.
Not: 1990’da ne yaptığımı ben de anlamamıştım. Zaten poliyalektiği henüz tasarlayamadığımı metinde belirtmiştim. Konuya belki 15 yıl aradan sonra yeniden geri döndüm. 15 yıldır da uğraşıyorum ama sonuç ummuyorum.
Bu ham haliyle poliyalektik, gelecekte belki 10 farklı tipoloji kazanacak, tıpkı metafizik kitapları gibi. Konuyu ölümümden sonrasına havale ettim yani.”
(10-11 Eylül 2019)

Hiç yorum yok: