Önvurgu:
Fırtına,
esinti değil.
+
Alıntı:
“The men
in twenty-three of the twenty-four groups produced more ideas when they worked
on their own than when they worked as a group. They also produced ideas of
equal or higher quality when working individually.”
Meali:
23-24
kişilik gruplar, hem nicel, hem de nitel olark, tek başlarına çalıştıklarından
daha çok sayıda ve nitelikte düşünceler üretmişler.
Küllüm
mafiş bir tez.
Dünya
fizikçilerinin kongrelerini biliyoruz. Einstein7lar, Planck’lar tek başlarına
görelik kuramını, kuantum kuramın üretmiş, oraya gelmişler, birbirlerine
girmişler.
Bu mu
yaratcı düşünce fırtınası?
Onu
bırakın, aradan yüz küsur yıl geçmiş, o düşünceler hala birleştirilememiş.
Bu mu
yaratıcı düşünce?
+
“The
same is true of academic research— professors who work together electronically,
from different physical locations, tend to produce research that is more influential
than those either working alone or collaborating face-to-face.”
Akademik
araştırmalarda, internet üzerinden birlikte çalışmalarda, yalnız çalışmaktan
veya yüzyüze görüşmekten daha iyi sonuç alınmış.
İkincisine
kesin katılırız. Bizzat yaşadık, biliyoruz.
Zaten,
bu iki alıntıdaki iki durum, sosyal psikoloji açısından bakınca, birarada
geçerli olamayacak şeyler. Yani, insanlar hem grup çalışmasında, hem de
internet grup çalışmasında iyi olamıyorlar zaten. Bu, yalnızca akademik
çalışmalar için geçerli de değil, hemen her tür iletişim ve etkileşim için
geçerli.
Ancak şu
mümkün:
Aynı
insan, kimi internette, kimi yüzyüze çalışırken daha iyi olabilir değişik
yerlerde, zamanlarda, duygusal durularda.
Bizim
(ister tek başına, ister grup olarak) yaratıcı düşünce üretmek içinki beyin
fırtınaları için tezimiz şu:
Birebirlik
yok. Raslantısallık, hatta rasgelelik var. Duygusal moment, beyin verimini
epeyi etkiliyor. Yaratıcı düşünce, genelde kişileri münasebetsiz anlarda ve
koşullarda ziyaret ediyor, hatta kimi o düşünce kaydedilemeden zihinden uçup
gidiyor.
Bizi
asıl ilgilendirden ve çalışılıp çalışılmadığını bilmedğimiz durum şu:
Rickkard’ın
kur savaşları üzerine yaptığı, birden çok gruplu, bir tür yarışmalı /
çatışmalı, beyin fırtınası türü çalışmalar.
Bu, daha
karmaşık durumlar içeriyor.
O
çalışmada ilginç bir durum çıkıyor:
Rickaard,
çok değişik bir düşünceye baştan sahip, onu adım adım dayatıyor, önce herkes ona
karşı çıkıyor ama sonunda herkes onun haklılığını kabul ediyor.
Bu,
Dünya fizikçiler kongresinde hiç yaşanmamış bir durum.
Ancak,
bu iki durumun beyin fırtınasıyla değil de, katılanların, kişilik yapılarıyla
ilgisi var herhalde.
Dikkat
çekmek istediğimiz nokta buydu.
+
Çıkış:
Yeni
sözcük yaratmak için tek kişilik çabaların, yarkurul / kurultay çabalarını
sonuç / sayı olarak geçtiğini, TDK tarihinden biliyoruz. 1960-1974 arasındaki
yazarların romanlarında ve öykülerinde yaratılmış 18 bin tane sözcük var.
Yarkurullar o sürede ancak bu kadar üretebilmiştir, o da belki.
Yani,
biz hala tek kişilik beyin fırtınalarının daha etkin olduğu kanısındayız.
Çünkü, kitaplar ve kuramlar hala tek başına yazılıyor, ≥ % 99 oranla.
(8 Eylül 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder