Alıntı:
“Has, ‘Ankara-Washington
arasında Fırat’ın doğusuna dair belirsizliklerle malul ama bununla beraber,
sahada bazı somut adımların da atılmaya başlandığı, bir çeşit ‘uzlaşma’ sonrası
gerçekleşiyor olması, bu Astana zirvesini öncekilerden ayırıyor. Öte yandan,
Fırat’ın doğusunda Ankara’nın PYD / YPG’ye karşı ‘güvenli bölge’ söylemini öne
çıkarmasına rağmen, sahada şu ana dek atılan adımların bu söylemi geçersiz
kılacak bir resim ortaya koyduğunun da altını çizmek gerek. Ankara’nın
Washington ile birlikteliğinin işin nihayetinde, bölgede PYD / YPG’yi Türk
ordusundan koruyacak bir ‘güvenlik mekanizması / şemsiyesi’ doğurabilecek
olması, Moskova’nın ABD-Türkiye işbirliğine dair temel çekincesi. Bir başka
deyişle Rusya, ABD ile birlikte girişilecek güvenli bölge meselesinin günün
sonunda Türkiye’nin rızası ve dolaylı desteğiyle Suriye’de etnik planda geniş
çaplı bir çeşit siyasi Kürt özerkliği ortaya çıkarabileceği kanaatinde. Her ne
kadar Suriye’nin yeni devlet yapılanmasında Kürtler’in siyasi, sosyal, idari
haklarının 2011 öncesine göre artırılması gerektiği kanısında olsa da bu tarz
bir yarı-devlet oluşumu Kremlin’in planları dahilinde değil. Bu açıdan da
Kremlin, Fırat’ın doğusunda Ankara’nın Kürtlere yönelik politikasını
Washington’la değil, Şam ile koordineli bir şekilde yürütmesini önceliyor…’
dedi.”
Selcen’inki
gibi, arzuladığının olması yönünde bir önerimeler dizisi değil, gayet
irrasyonel ama Suriye’de halihazırda irrasyonel durumlar silsilesi var.
Kürtler
hariç, hiçbir tarafın bir yarı-devlet kurulmasını istemediği bir ortamda,
Türkiye en kötü koşulda alana girer, girdi de zaten.
Yani,
bizim bakış açımızdan bu, tavşana kaç, tazıya tut, durumu. Çünkü hem eski SSCB,
nem de ABD, PKK’ye per zaman destek oldu, en azından onu avlamadı. Gördük, 1
günde Öcalan’ı avladılar, Türkiye’ye teslim ettiler.
ABD bunu
kabul etse de, Rusya en çok bunu istese de, bu oğlu esed, bu Suriye’yi
yönetemez, yönetemedi de zaten. Tamam, ülkenin belki üçte biri oyundan çıktı ama
üçte ikisi oyunda ve oyuncular 60 yıldır hep aynı. Yani, Esed’in tek başına,
ancak 3-5 kabile kadar askeri gücü var.
Rusya ve
ABD ise, ‘kendi hegemonluğun nasıl batırılır?’ konusunda tarih dersi verir gibiler.
TC,
bölgesel emperyalizme soyundu ama beceremiyor. Ancak, er veya geç becerecek. 45
yıldır Kuzey Kıbrıs’ta sonuçta.
Dolayısıyla,
yazarın omurgasal gelecek kestirimi,
ilkede geçerli ama çok kıvrılmaları / bükülmeleri solacak.
(15 Eylül 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder