Cuma, Eylül 20, 2019

Yat Alsak da mı Saklasak, Almasak da mı?


Bir internet grubunda, 2019 Türkiye’sinde yat muhabbeti yapmanın, Türkiye’nin hepsine değilse bile, tamamına yakın bölümüne küfretmek olduğu düşüncesini yazdım.
Tepkiler geldi.
2 tepki:
+
1.
“2019 Türkiye'sinde yat muhabbeti yapmak, neden 80 milyonun sülalesine küfretmek gibi olsun? Benim gördüğüm (şimdi de lisedeyken de), çoğunluğun orta-üst ya da orta sınıftan, kendi emeklerini sömüren ailelerin çocukları olduğuydu. Gördüğüm kadarıyla, burada da öyle. Herkes kendi yolunu çiziyor biraz da. "Kendi emeğini sömüren" diyorum; başkasının değil. Kimimiz dışını sıkıp, daha az sevdiği bir içi yapıyor; 15 gün yat sefasıyla ödünlüyor kendini, kimimiz bütün hayatını istediği gibi yaşamak için kendini daha az sömürüyor; kimi şanslı, yaşamak için yaptığı işten zevk de alıyor; sürekli ‘prozac'lı gibi dolaşıyor. Ne terslik var bunda? Hele, "antihümanist" olduğunu söyleyen biri için?
Yatım yok; kendimi o kadar sömürmedim de. Yine "vekaleten" dellenirim olsa olsa. … Bizim okulun harika çocuk eskileri, Dylan Thomas şiirindeki gibi, "sözlerinin yıldırımlar çaktırmadığını" görmüş, eğlenmeye çalışıyor. Ne var bunda o kadar vahim? Çok çalışıp, bol para kazanıp, bir Marx mı beslesinler yani? (Sen? Hatta belki ben?)
+
2.
“Eğer kastettiğin, bizim yelkenli etkinlikleri ve/ya guletle yapılan mavi yolculuklar ise... Öyle 20-200 bin değil valla... Yani, çok azaltmayayım ama kısarsan, 3 yıldızlı, geniş tutarsan, 4 yıldızlı otel parası. O da gulet olursa, 7 gün (6 gece) yelkenli olursa 4-5 gün (o da senede 1 kez, ben daha 2'ciyi yapamadım. Belki yelkenli 1-2 kez olmuştur). Bunu da çok görme n'olur, 80 milyonun ortadirek olmaya çalışan kısmına.”
+
Akılcılaştırma (rasyonalizasyon) ve doğrulama (verificaiton) çabası var. Tam bir sosyal psikoloji turnusol kağıdı kriter oldu bu yat konusu.
Bugünün parasıyla, akademisyenler bin dolar alıyor, doktorlar ve mühendisler ise 2 binden başlıyor. Tek çocuklu karı-koca, 35 yıl çalışıyor. 100 bin 1 milyon dolar arası, menkul ve gayrımenkul birikimleri var. Çocuk veya –lar yuvadan uçmuş. Bazıları keyif için emekli, bazıları yapacak başka şey olmadığı için, 50’sinden sonra da çalışmaya devam ediyor. Ev var, yazlık var, araba var, olabiliyor / olabilmiş yani. Yat konusu bu noktada devreye giriyor. Bu konuya daha çok Ankaralılar’ın takıntı duyması da ilginç. Mogan Gölü’nde yelkencilik öğreniyorlar.
Bu gerçek durumun üzerine akılcılaştırma ve doğrulama var.
Sağlık dışında, harcamaları gereken bir para yok. Çünkü eski kuşak oldukları için, genelde tutumlu yaşamışlar. Bu yat konusu, bir tür ikame, harcanan yılların yoklukların lüks parçacığı ile ikamesi.
Türkiye’de 2 tür ortadirek var:
Eğitimli ve eğitimsiz.
Eğitimsizler, oy verdikleri partinin sayesinde kapıcılık yaptıları apartmandan daire almış, ilk kuşakta oraya yerleşmiş ama ikinci kuşakta semt sınıfı atlama eğilimli (Kuştepe örneği).
Eğitimlilerse, 1980 öncesini yaşamışlar. 1980 sonrasında yaşadıklarını içine sindiremeyenler az, onların da önemli bir bölümü, kaçtı, delirdi veya öldü zaten.
Geriye kalan % 1-5; 2015’te HDP’ye oy veren, slaktivist, rakıcı tiplemeler. Yatçılar da buna dahil. Ama onlar on binde bir falan.
+
Öznel:
Bu 2 insan, sevdiğim insanlar.
Zorunlu proleter-entellektüel gibi sınıfsal bir konumda kaldığım için, burjuvazi eleştirilerim, bir tür dilencilik / sadakacılık tacizi gibi algılanabiliyor.
Şerh: Proudhon, Marx, Bakunin’in besleme olma çizgisi, çok ironik. Birbirini yiyen 3 kişi, başkalarını parasını yeme konusunda ortak kalmışlar. Bu konuda büyük soru imlerim var, çünkü onların özel yaşam kayıtlarını bimiyorum. Konuyal ilgili olarak da, susmuşlar.
+
İnsanların ekonomik artı-değerlerini çalıya taktırmak veya gelene baktırmak tercihlerine aldırmam. Çünkü, dolar milyarderlerinin çoğunun hayırsever olmamayı açıkça savunduğu bir Dünya’da yaşıyoruz.
Bildiğim tek gerçek var:
Yanlışlıkla içlerine düştüğüm bu eğitimli ve paralı kesim, ömürleri boyunca yaralı parmağa bile işemeden yaşadı, öldü gitti. Bir ağaç dikmeyi bile aklına getirmedi, o kadar.
Sektörün içinde olduğum için bildiğim biçimde, kültüre de yatırım yapmadılar, hiçbir nitelikli insan kaynağına yatırım yapmadılar. Tam tersine, gayrımenkullere yatırım yapıp, yatırımlarının üçte ikisinin buharlaşmasını izlediler.
Tüm bunların arasında, her yıl yat muhabbetine 1-2 bin dolar harcamaları ne kadar çok sakil, ne kadar hiç sakil belirsiz kalır.
Ortada olan tek şey var:
1980 öncesinde onlar solcuydu ve hiç solcu / toplumcu olmadım.
Diğergamlıktan söz edenler de, onlar gibiler.
Sanarım, bana batan şey, sözle eylem arasındaki 45-50 yıllık bu çelişki silsilesi…
Bir de, vakanüvislik / müverrihlik eğilimim…
Ya da:
Herşey kayda geçsin, gelecektekiler karar versinler…
+
Dipnot:
Argümantasyonların ne kadar dağınık olabileceği de ortada ama bu konuyu yazmayı pas geçtim.
(20 Eylül 2019)

Hiç yorum yok: