Bir
internet grubunda, 2019 Türkiye’sinde yat muhabbeti yapmanın, Türkiye’nin
hepsine değilse bile, tamamına yakın bölümüne küfretmek olduğu düşüncesini
yazdım.
Tepkiler
geldi.
2 tepki:
+
1.
“2019
Türkiye'sinde yat muhabbeti yapmak, neden 80 milyonun sülalesine küfretmek gibi
olsun? Benim gördüğüm (şimdi de lisedeyken de), çoğunluğun orta-üst ya da orta
sınıftan, kendi emeklerini sömüren ailelerin çocukları olduğuydu. Gördüğüm kadarıyla,
burada da öyle. Herkes kendi yolunu çiziyor biraz da. "Kendi emeğini
sömüren" diyorum; başkasının değil. Kimimiz dışını sıkıp, daha az sevdiği
bir içi yapıyor; 15 gün yat sefasıyla ödünlüyor kendini, kimimiz bütün hayatını
istediği gibi yaşamak için kendini daha az sömürüyor; kimi şanslı, yaşamak için
yaptığı işten zevk de alıyor; sürekli ‘prozac'lı gibi dolaşıyor. Ne terslik var
bunda? Hele, "antihümanist" olduğunu söyleyen biri için?
Yatım
yok; kendimi o kadar sömürmedim de. Yine "vekaleten" dellenirim olsa
olsa. … Bizim okulun harika çocuk eskileri, Dylan Thomas şiirindeki gibi,
"sözlerinin yıldırımlar çaktırmadığını" görmüş, eğlenmeye çalışıyor.
Ne var bunda o kadar vahim? Çok çalışıp, bol para kazanıp, bir Marx mı
beslesinler yani? (Sen? Hatta belki ben?)
+
2.
“Eğer
kastettiğin, bizim yelkenli etkinlikleri ve/ya guletle yapılan mavi yolculuklar
ise... Öyle 20-200 bin değil valla... Yani, çok azaltmayayım ama kısarsan, 3
yıldızlı, geniş tutarsan, 4 yıldızlı otel parası. O da gulet olursa, 7 gün (6
gece) yelkenli olursa 4-5 gün (o da senede 1 kez, ben daha 2'ciyi yapamadım. Belki
yelkenli 1-2 kez olmuştur). Bunu da çok görme n'olur, 80 milyonun ortadirek
olmaya çalışan kısmına.”
+
Akılcılaştırma
(rasyonalizasyon) ve doğrulama (verificaiton) çabası var. Tam bir sosyal
psikoloji turnusol kağıdı kriter oldu bu yat konusu.
Bugünün
parasıyla, akademisyenler bin dolar alıyor, doktorlar ve mühendisler ise 2 binden
başlıyor. Tek çocuklu karı-koca, 35 yıl çalışıyor. 100 bin 1 milyon dolar
arası, menkul ve gayrımenkul birikimleri var. Çocuk veya –lar yuvadan uçmuş.
Bazıları keyif için emekli, bazıları yapacak başka şey olmadığı için, 50’sinden
sonra da çalışmaya devam ediyor. Ev var, yazlık var, araba var, olabiliyor /
olabilmiş yani. Yat konusu bu noktada devreye giriyor. Bu konuya daha çok
Ankaralılar’ın takıntı duyması da ilginç. Mogan Gölü’nde yelkencilik
öğreniyorlar.
Bu
gerçek durumun üzerine akılcılaştırma ve doğrulama var.
Sağlık
dışında, harcamaları gereken bir para yok. Çünkü eski kuşak oldukları için,
genelde tutumlu yaşamışlar. Bu yat konusu, bir tür ikame, harcanan yılların
yoklukların lüks parçacığı ile ikamesi.
Türkiye’de
2 tür ortadirek var:
Eğitimli
ve eğitimsiz.
Eğitimsizler,
oy verdikleri partinin sayesinde kapıcılık yaptıları apartmandan daire almış,
ilk kuşakta oraya yerleşmiş ama ikinci kuşakta semt sınıfı atlama eğilimli
(Kuştepe örneği).
Eğitimlilerse,
1980 öncesini yaşamışlar. 1980 sonrasında yaşadıklarını içine sindiremeyenler
az, onların da önemli bir bölümü, kaçtı, delirdi veya öldü zaten.
Geriye
kalan % 1-5; 2015’te HDP’ye oy veren, slaktivist, rakıcı tiplemeler. Yatçılar
da buna dahil. Ama onlar on binde bir falan.
+
Öznel:
Bu 2
insan, sevdiğim insanlar.
Zorunlu
proleter-entellektüel gibi sınıfsal bir konumda kaldığım için, burjuvazi
eleştirilerim, bir tür dilencilik / sadakacılık tacizi gibi algılanabiliyor.
Şerh:
Proudhon, Marx, Bakunin’in besleme olma çizgisi, çok ironik. Birbirini yiyen 3
kişi, başkalarını parasını yeme konusunda ortak kalmışlar. Bu konuda büyük soru
imlerim var, çünkü onların özel yaşam kayıtlarını bimiyorum. Konuyal ilgili
olarak da, susmuşlar.
+
İnsanların
ekonomik artı-değerlerini çalıya taktırmak veya gelene baktırmak tercihlerine
aldırmam. Çünkü, dolar milyarderlerinin çoğunun hayırsever olmamayı açıkça savunduğu bir Dünya’da yaşıyoruz.
Bildiğim
tek gerçek var:
Yanlışlıkla
içlerine düştüğüm bu eğitimli ve paralı kesim, ömürleri boyunca yaralı parmağa
bile işemeden yaşadı, öldü gitti. Bir ağaç dikmeyi bile aklına getirmedi, o
kadar.
Sektörün
içinde olduğum için bildiğim biçimde, kültüre de yatırım yapmadılar, hiçbir
nitelikli insan kaynağına yatırım yapmadılar. Tam tersine, gayrımenkullere
yatırım yapıp, yatırımlarının üçte ikisinin buharlaşmasını izlediler.
Tüm
bunların arasında, her yıl yat muhabbetine 1-2 bin dolar harcamaları ne kadar
çok sakil, ne kadar hiç sakil belirsiz kalır.
Ortada
olan tek şey var:
1980
öncesinde onlar solcuydu ve hiç solcu / toplumcu olmadım.
Diğergamlıktan
söz edenler de, onlar gibiler.
Sanarım,
bana batan şey, sözle eylem arasındaki 45-50 yıllık bu çelişki silsilesi…
Bir de,
vakanüvislik / müverrihlik eğilimim…
Ya da:
Herşey
kayda geçsin, gelecektekiler karar versinler…
+
Dipnot:
Argümantasyonların
ne kadar dağınık olabileceği de ortada ama bu konuyu yazmayı pas geçtim.
(20 Eylül 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder