Bunlar
ne çekiyorlar, gerçekten merak ediyorum.
Kürtler,
yenildiklerine intikal edemedikleri için, son aylarda aşırı bir gerçekten kaçma
ve kopma sendromu yaşar oldular.
Hepsi
ama.
Saağcısı,
solcsu, faşisti, engizitörü.
Tamam,
Öcalan zaten baştan uçuktu. Kitapları abuk sabuk cümlelerle dolu.
Da, bu
kadar farklı insan neden hala onun peşine takılıyor acaba?
+
“Müslümanlık
/ Türklük Sözleşmesi”ni bilebildiğince ve olabildiğince ihlale yatkın
siyasi/ideolojik tavırla toplumsal muhalefet içinde yer almaya özenen biri
olarak, Öcalan’ın hem 2013 hem de 2019’da vurguladığı ‘İslam bayrağı altında,
kardeşlik ve dayanışma hukuku ile örülü’ tarihsel / toplumsal ortaklığı —devlete
makul aklı telkin etmek üzere - hatırlatışında beni rahatsız eden şeyler
olmalı; ne? Çok şey; ama her şeyden önce, “kapitalist modernite”nin - nasibimize
düşen ölçüleri dahilinde - eseri olan bugünü ıslah ve ihya edip “demokratik
modernite”ye yol alması arzulanan toplum, bin yıla dayandığı söylenen ‘İslam’
bayrağı altında yaşanan kardeşlikten mi ilham alacaktır? Ortaklıklar olmuşsa,
hangisi ne kadar İslam kardeşliği iştiyakı ile gerçekleşmiştir? Demokratik
modernite ile kastedilen, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve barışın inşa ettiği
bir toplumsallıksa; gayri Müslimlere elbirliği ile yaşatılanlarla yüzleşilip
hesaplaşılmadan, İslam bayrağı altındaki kardeşliğe atıfla demokratik modernite
nasıl inşa edilecektir? Kürt siyasi hareketi, ‘Türklük Sözleşmesi’ne dahil
olanları önemli ölçüde ‘Türklük krizi’ne sokmuşken (ya da, o ehliyetle yol
alırken), “ben”in (‘benden başkası olmaz’ın) altının bu denli ısrarla
çizilmesi, hareketin sivil/toplumsal boyutunu itibarsızlaştırmaz mı? Tarihteki
ortaklıklar (yan yana gelişler) hükümran aklın (hükmetme iradesini elde
tutmanın) eseri; bütün bir Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt’ün yerinin Mahmut
Esat Bozkurt’un biçtiği yer oluşu kurucu devlet maneviyatının marifeti ise,
iyiden güzelden yana ‘Devlet’e telkinde bulunmanın hükmü ya da hikmeti ne ola?”
https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/09/03/muslumanlik-sozlesmesi-ocalan-ve-toplumsal-sozlesme/
En
akılısı Deli Bekir, onu da köstekle yatır. Körlerle sağırlar birbirini ağırlar.
Hamamdaki deliler kendi sesini duydukça daha çok şarkı söylerle.
Adam,
Öcalan’a karşı mı, taraftar mı, o bile belli değil.
Devamında
yazdıklarındaki düşünceler, buharlaşan
bulut gibi kaybolup gitmiş.
“… demokratik,
eşit yurttaşlık ve ‘adem-i merkeziyetçi’ yönetimsellilk ilkesine dayalı (ve
dolayısıyla, özgürlükçü ve barışçıl) bir ‘Toplumsal Sözleşme’ye yol alışa
hasredilmesi kaçınılmazdır.”
Kürtler’in
dinci oylarını hesaba katmamış. Demirtaş’ın namaz kılışını, videolayıp
yaymasını hesaba katmamış. Satılık oyları hesaba katmamış.
Hangi
Kürt toplumları?
Hangi
toplumsal sözleşmeler?
Ayrı bir
devlet kurmak isterken mi, toplum sözleşmesi imzalayacak Kürtler?
Dezenformasyon
yaparken mi, enformasyon yapacak Kürtler?
Selim
Temo, boşuna oto-asimilasyondan söz etmiyor.
Kürtler’in
düşman Türkler’e gereksinimi kalmamış, kendi kendilerini imhaya başlamışlar.
(4 Eylül 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder