Pazartesi, Eylül 16, 2019

Sanatın Feçesi: Artık keşif ve kaçış yok... Sürekli aynı döngüdeyiz


Kaçış değil, çıkış, huruç ve eksodus…
Daha önce kezlerce yazdık, ilk 4 muhalif gazete, yazacak birilerini bulamadıkları, sokaktan birilerini toplayıp köşe ve forum yazarı yapar oldular.
Bu da, sanat üzerine bir abuksama metni.
+
Türkiye’de plastik sanatların şeyselleştirme üzerinden imhası, 1. Günümüz Sanatçıları Sergisi’nden, yani 1980’lerin başından başlatıldı. O zamanlar daha ülkemize liberalizm ve post-modernizm söylemi gelmemişti.
O günden bu yana, Yeni Eğilimler, Bianel, vd türü kitlesel uygulamalarla, sanatın içine edildi.
Sonra da kalkıp bu söyleniyor:
Kısırdöngüdeyiz.
O kısırdöngüyü kendiniz yarattınız.
Avangard sanatın öldüğünü önesürenler, sanattan bihaber, görmemek için sanata bakmayan tipler. Küratörler, sanat bürokrratları.
1985 gibi tüm sanatlarda avangardizmi etno-caz ve buto-tanztheater üzerinden modern dans üstlenmişti.
2010 gibi, tüm sanatları birleştirme eğilimli, çapraz medya bu işlevi üstlenmişti.
Yani, avangard sanatın önü hiçbir zaman kapanmadı. Bu yaratıklar kapatmaya çabalasa da…
+
Gelelim alıntılara:
“16. İstanbul Bienali, insanın yarattığı tahribatın neticede kendi sonunu getireceği gerçeğini yüzümüze çarpıyor.”
Hayır. Öyle bir şey yok. İnsan türü kendi sonunu getirebilseydi, 1945’te getirmişti. Aradan 75 yıldan azla geçti. Artık insan türünün toptan yokoluşu tehlikesi yok. Aşağılık alt-insan sayılanların imhası var, yani tüketici olmayı reddeden veya başaramayan Dünya % 50’si…
Bu sanatöldürür hempaları da, iktidar seçkinlerinin bu katliam eğilimen, sanat üzerinden katılıyorlar.
+
“Her şeyin insanların kontrolünde olduğunu sanabiliriz ama zamanımızın çevresel sorunları, ne kadar çok şeyin insanın kontrolünden kaçtığını ve dünyamızın oluşumunda ‘insan olmayanların’ ne kadar önemli olduğunu bize hatırlattı.”
Çevre sorunları, zaren bile ve isteye yaratılmış şeyler. Daha 1970’te 2020 Dünya’sının böyle olacağı yazılmıştı, ozondan karbon dioksite dek. Çünkü, işin içinde matematik hesap ve alt-sınır ve üst-sınır eğilimi var. Son 50 yılda olabileceğin en kötüsü değil, ortası oldu örneğin, sayılar öyle söylüyor, nüfus artışı epeyi yavaşladı çünkü. Ancak bu dallamalar kalkıp, Çin’in tek çocuk politikasının faşistçe ve insan haklarına aykırı olduğunu yazabildiler.
+
“Sanatın gerçekleri eğip bükmeyen özelliğinin gereği…”
Külliyen yalan.
Burjuva sanatı da, prolet-kült de, gerçeğin ırzına geçti daima… Bu post-modern geyikler de öyle…
Şu andaki sanat, son 40 yıldır yalan söyleme zanaatı olmaya debelenmekten ibaret.
+
Çıkış:
Son paragraf:
“Resim ve Heykel Müzesi’ndeki sanatçıların işlerinin pek çoğu, insanın artık dünya üzerinde her yere yayılıp yerleştiğini, dünyanın çoktandır insanın müdahale ettiği bir mekan olduğunu ortaya koyuyor. Artık keşif yok, kaçış yok! Sürekli aynı döngünün içerisindeyiz. Kabul etsek de, etmesek de, yarattığımız tahribat neticede insanın da sonunu getirecek; buna artık şüphe yok.”
Evrim tarihinde 5 büyük yok oluş var. İnsan türünün yarattığı tahribat bunların yanıa bile yaklaşamadı henüz. Evrimsel büyük yok oluşlarda tür çeşidi azalması % 95 iken, insan türü ancak % 1-2 yok ediş yaratabildi 250 yılda.
Keşif de var, çıkış da, uzaya doğru. İnsan yapımı araç, Güneş Sistemi’ni terkedeli çok oldu.
Antroposentrisizm burada da yineleniyor. İnsan türünün yok olması korkusu. Yok olsun. Ne olacak ki? Bu saçmalıklar yok olacak işte.
Döngü yok, kısırdöngü hiç yok.
Homo Posterus var, ölümsüzlük var, siborg var, uzaycılık var.
Bu konular var da, sanat ve sanatçılar nerede?
Kafalarını kendi feçeslerine sokmuşlar, keyifle yalanıyorlar işte…
(16 Eylül 2019)

Hiç yorum yok: