Pazar, Eylül 29, 2019

Yazı Yolu


27.09.19, 15:15.
Yazı Yolu
2005-2014 için, yılda 500 binerden, 5 milyon tıklanmam oldu.
2015-2019 için, yılda 1’er milyondan 5 milyon tıklanmam daha olmuş olacak.
Toplam 10 milyon edecek. Türkiye nüfusu 80 milyon diyelim, internet kullancısı da 40 milyon diyelim, bunun 30 milyonu ezil-ebedi ergen ve akıllı telefon kullanıcısı.
Okurlarımın çoğunun 45 yaş civarında, erkek ve üniversite mezunu olduğunu, bana Milliyet Blog söyledi. Hem de 2006-2015 için, 10 yıl boyunca geçerli olarak.
Okurlarım, tüm demografinin % 1-5’i gibi ediyor.
Tıklayıcılarım, tüm kullanıcıların % 25’i gibi ediyor.
Hala, binder birlik oran geçerli gibi. Yani, 10 bin kişilik bir sürekli okur kitlem var.
Bunların 10-100’ü ile yazıştım. Bu da, istatiksel olarak anlamlı/ geçerli % 1 edebiliyor gibi.
Yazdıklarıma ilgi duyanlar bilgisiz, 80 milyonda 80 kişi diyebileceğisiz, asıl bilgililer ise, ilgisiz veya yazdıklarımı hiç görmedi.
Bugüne kadar, poliyalektik ile ilgilenene, Türk ve dahi olma olanaklı hiç okurum olmadı.
Bu, sanatçı-bilimci çelişkisinin başka bir yüzü. Cesur olanlar güçlü değil, güçlü olanlar cesur değil. Sanatçılar deniyorlar ve yeniliyorlar, bilimciler denemiyorlar ve uzlaşıyorlar gibi…
‘Google Artık Arama Motoru Değil’ metnimin imlediği üzere, geriye kalan 23 yıllık yaşamım gibi kısa bir süre içinde bile, Blogger’ın paralı yapılma olasılığı ortaya çıktı. Yani, yazdıklarımın silinme olasılığı…
Yani, yine iş başa düşüyor:
Yazdıklarımı / yayınlarımı biraz daha kalıcı ve yaygın duruma getirmeliyim.
Bugün 7-10 sayfa yazdım. Bedenim akşamdan kalma, dizimi kendi kendime sakatladım, yani hastayım. Her yerim ağrıyor. Ve yazmak, bu durumda keyif vermiyor, veremiyor. Ama yine yazıyorum, bir görev gibi, ayrı konu.
Motivasyonum giderek azalıyor, sadeleşiyor.
Hala, sonul 3 proje baki:
Poliyalektik.
Geçmişbilim-gelecekbilim bireşimi. (Artı: Dünya Sistemi eklemlemeleri.)
Homo Posterus. (Artı: 2. Sanayileşme’nin öncü 10-15 altkültürü.)
Son ikisi beni çok cezbediyor ama poliyalektik hiç cezbetmiyor. Beni aşıyor çünkü. Bir de, yazdıklarımı içinde en az denetimimde olan, en uçuk, yazdıklarımın en çok yanlış anlaşıldığı alan bu alan.
Son 10-20 yılda, bu alana yeni girdiğimde, yani en başta bu 3 konuyla ilgili olarak çok yazıyordum. Diyelim son 1 yılda, artık her biri için ayda bir bile yazamaz oldum. Yenilik pek olmuyor çünkü.
Bir de, bakterilerin hücre duvarlarını atarak, antibiyotik dircencini arttırması metninde olduğu üzere, sürpriz konular, burada NEK olarak, karşıma çıkıyor.
‘Yazı Yolu’; değil 3, ilk 33 konuya bile girmese bile, severek yazdığım, kendim için yazdığım, ancak hakkımda uzmanlık peşinde olanların okumayı sevebilecekleri metinler dizisi içeriyor.
‘Yazı Yolu’nun imlediği şu:
Neredeyse, sürekli yazmaya başladığım 1984 Ocak’tan beridir, sapa metinler yazıyormuşum. Küsurlu fizik boyutu konusunu, Ekim 1977 tarihli örneğin. 17 yaşındaymışım yani.
Bunu okuyabilicek olan, birincil derecede AFL’li, ikincil derecede GSL, AL’li, RC’li insanlar, bunları okumayı yeğlemiyorlar. Sorun, şimdi değil, 1977’ten beridir böyle olmasında.
Beni ciddiye almıyorlar, bu tamam. Konuyu ciddiye almıyorlar, çünkü konunun ciddiyetini algılayamıyorlar, bu tamam değil.
‘Bugüne kadar hiç gerçek Türk dahi gördüm mü acaba?’ sorusunun yanıtının boş küme olabilirliği gibi bir konu bu.
Meslek olarak o olanları seçenler bile, o konularla ilgilenmiyorlar aslında, gibi bir sonuç çıkıyor. Z. T.’in otistikleri tedavi etmek için genetik araştırma yapması gibi bir durum bu.
Çokdisiplinlilik, onlarda uzmandışılığın ciddiyetsizliği gibi bir  tepkiye yol açıyor, açtı.
Sonuç:
Okurda nicelik var, nitelik yok. Nitelikli olduğu varsayılan okur da, niteliksiz yani.
Bu koşullarda, kalan son 23 yılımda ne yapabilirim?, ona bir bakmam gerekli.

Hiç yorum yok: