Seri katil romanları, 1970’lerde ortaya çıktıklarında, cinayet romanlarında
yeni bir aşama olmuştu. Sonuçta, Agatha Christie’nin katilleri fazla püriten ve
sıkıcı idi.
Seri katil romanlarının yazılmasıyla ortalara çıkmaları ve yaygınlaşmaları
arasında, medya geştaltı sayılan
tuhaf bir etkileşim var gibi ama bu konu henüz tam açıklığa kavuşturulmamış
durumda.
Seri katil romanları ve dizileri (özellikle de ‘Dexter’ ile), 2005’ten
beridir yeni bir aşamaya daha geçti.
Bu süreç, yeni bir toplumsal / kültür aşamaya da bağlanabilir.
Marksist eleştirmen Ernst Mandel, ‘Hoş Cinayet’ kitabında, cinayet
romanlarını, bir tür burjuva toplumu eleştirisi sayar yönde açımlamalarda
bulunur.
Onun gibi, cinayetin toplumsal dekadansın uç görüngülerinden olduğunu
düşünenlerden değiliz. Sonuçta, cinayeti burjuvazi icat etmedi ve yaygınlaştırmadı. Maaşallah feodalizm, 21. Yüzyıl’da
bile hala cinayet formları ile (töre, kan davası, vd), burjuva toplumuna
külahını ters giydiriyor.
Cinayetin ve canilerin özel toplumsal / kültürel görüngüler olduğundan
eminiz ama kimi o toplumu tazeleyen görüngülerden de olduğuna eminiz. Hoş,
dekadans da toplumu tazeler ama bu son iki saptamaya bu yönde katılacak
kriminolog ve kültürolog pek çıkmaz gibi.
Kriminolojinin sanat mı bilim mi olduğu argümanı, gelecekbilimin sanat mı
bilim mi olduğu argümanı kadar boşta kalır. Her ikisinin de her 2 yönü de
mevcuttur ve herhangi bir vaka çalışmasında hangisinin ne kadar ne olduğu,
fraktal geometrik örüntüler çizebilir, çizmiştir de, çizecektir de.
Buraya kadar krimonoloji ve seri katil eleştirilerine epeyi yeni düzey
katmış olduğumuzu gözönüne alarak, burada bu konuda durup, romana ve
eleştirisine geçiyoruz.
26. seviye, o gün kadar belirlenen 25 seviyeyi aşan, yeni bir tür katil
ortaya çıkınca tanımlanır romanda.
İşte burada roman, baştan istop eder:
‘Unthinkable’ filmi, bize her zaman başka bir sonul bombanın olacağını yani teröristlerin / kriminallerin hayal
gücünün kolluk kuvvetlerinkini fersah fersah geçtiğini kanıtlar.
Zaten, gerçek yaşamda seri katillerin de bomba kullanmaya başlamışlığı,
yeterince güçlü bir gösterge. Teröristleri kastetmiyoruz, seri katillerin seri katilliğe katkısından söz ediyoruz. Sonuçta,
Lessing gibi bir yazar bile, ‘A Good Terrorist’ romanında, Neçayef’in kitabını
kullanır ki bunu ‘Ecinniler’ ile karşılaştırınca epeyi güzel bir katkıdır diye
görünür.
Zaten roman da açık uçlu sonuyla bunu açımlar. Ya da başka bir deyişle,
asıl roman bu romanın bittiği yerde başlamalıydı ki bu bir roman için feci bir
başarısızlıktır.
Gelelim romandaki seri katilimize:
Katilin öldürme nedeni, tanrılığa soyunmasıdır.
İyi de, tanrı-krallardan beridir, binlerce kişi tanrılığa soyunmuştur ve
milyonlarca kişiyi öldürmüştür.
Ya da başka br deyişle, bir iktidar seçkininin veya bir kolluk kuvvetinin
adam öldürmesiyle, bir seri katilin adam öldürmesi ilkede aynı şeydir. Artı,
yöntemleri de ilkede aynıdır.
Artı roman, benim bir romanda en sevmediğim şeyi yapıp, belden aşağı
vuruyor. Yani, bazı şeyleri yalnızca ima ediyor. Artık okur, ne anlarsa veya
yerse hesabı...
Aslına bakılırsa, romandaki seri katilin öldürme nedeni belirsiz. Yine,
salakça bir biçimde yedi günah yerine, yedi erdem gibi bir ima seçiliyor.
Yahu, şunu açıkça söylesenize yiyorsa:
İnsan öldürmek keyifli bir şeydir, en azından bazıları için...
Bir sürü cinayet işleyip de, yakalanmamak daha da keyifli bir şeydir...
Daha da artısı, böyle o kadar çok kişi var ki ama bu bilgi kamuoyundan hep
saklanır.
Gelelim romanı puanlamaya:
Gerilim bazı sayfalarda iyi yani 5 / 10’un üzerinde not alır.
Yine ima edilen ama açıkça anlatılmayan, yöntem ve hedef kişi seçiminin
genişliği de önemli bir durum. Yine de, katiller de hata yapar ve ıskalar ama
bu romanda yok.
Bunu nereden biliyoruz?
Bunu şuradan biliyoruz:
Türkiye için rekor olan, 50+ kişi öldüren adam, bazı cinayetlerini
istemeden veya onaylamadan işlemiştir. Yani, bazıları için sonradan pişman
olmuştur. (Hani, ‘Dexter’in yanlış insan öldürmesi gibi.)
Gelelim kitabın eksilerine: Aşk, çocuk, vb, vd... En gıcık kaptığım yer
ise, (spoiler: ) seri katili öldüren
adamın çocuğunun seri katilin çocuğu olması ama bunu ona en yakın arkadaşının
söylememesi...
Böğgh...
Ancak, tüm bunlardan sonra kitap, hala debeleniyor. Yani, yolun yönünü
gösteriyor ama kendi onu yürüyemiyor, çünkü klasik seri katil romanı triplerine
gömülüp kalmış durumda...
Kitabın künyesi:
Bu kitap bize şunu gösterdi.
Çok değil 5 yıl sonra gibi, yepyeni ve fapfarklı seri ktal romanları
yazılmış olacak...
Biz de onları keyifle okuyacağız... Agatha Christie’ninkileri veya Georges
Simenon’kileri değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder