Salı, Ağustos 20, 2013

26. Seviye: ‘There is Always Another Level’



Seri katil romanları, 1970’lerde ortaya çıktıklarında, cinayet romanlarında yeni bir aşama olmuştu. Sonuçta, Agatha Christie’nin katilleri fazla püriten ve sıkıcı idi.

Seri katil romanlarının yazılmasıyla ortalara çıkmaları ve yaygınlaşmaları arasında, medya geştaltı sayılan tuhaf bir etkileşim var gibi ama bu konu henüz tam açıklığa kavuşturulmamış durumda.

Seri katil romanları ve dizileri (özellikle de ‘Dexter’ ile), 2005’ten beridir yeni bir aşamaya daha geçti.

Bu süreç, yeni bir toplumsal / kültür aşamaya da bağlanabilir.

Marksist eleştirmen Ernst Mandel, ‘Hoş Cinayet’ kitabında, cinayet romanlarını, bir tür burjuva toplumu eleştirisi sayar yönde açımlamalarda bulunur.

Onun gibi, cinayetin toplumsal dekadansın uç görüngülerinden olduğunu düşünenlerden değiliz. Sonuçta, cinayeti burjuvazi icat etmedi ve yaygınlaştırmadı. Maaşallah feodalizm, 21. Yüzyıl’da bile hala cinayet formları ile (töre, kan davası, vd), burjuva toplumuna külahını ters giydiriyor.

Cinayetin ve canilerin özel toplumsal / kültürel görüngüler olduğundan eminiz ama kimi o toplumu tazeleyen görüngülerden de olduğuna eminiz. Hoş, dekadans da toplumu tazeler ama bu son iki saptamaya bu yönde katılacak kriminolog ve kültürolog pek çıkmaz gibi.

Kriminolojinin sanat mı bilim mi olduğu argümanı, gelecekbilimin sanat mı bilim mi olduğu argümanı kadar boşta kalır. Her ikisinin de her 2 yönü de mevcuttur ve herhangi bir vaka çalışmasında hangisinin ne kadar ne olduğu, fraktal geometrik örüntüler çizebilir, çizmiştir de, çizecektir de.

Buraya kadar krimonoloji ve seri katil eleştirilerine epeyi yeni düzey katmış olduğumuzu gözönüne alarak, burada bu konuda durup, romana ve eleştirisine geçiyoruz.

26. seviye, o gün kadar belirlenen 25 seviyeyi aşan, yeni bir tür katil ortaya çıkınca tanımlanır romanda.

İşte burada roman, baştan istop eder:

‘Unthinkable’ filmi, bize her zaman başka bir sonul bombanın olacağını yani teröristlerin / kriminallerin hayal gücünün kolluk kuvvetlerinkini fersah fersah geçtiğini kanıtlar.

Zaten, gerçek yaşamda seri katillerin de bomba kullanmaya başlamışlığı, yeterince güçlü bir gösterge. Teröristleri kastetmiyoruz, seri katillerin seri katilliğe katkısından söz ediyoruz. Sonuçta, Lessing gibi bir yazar bile, ‘A Good Terrorist’ romanında, Neçayef’in kitabını kullanır ki bunu ‘Ecinniler’ ile karşılaştırınca epeyi güzel bir katkıdır diye görünür.

Zaten roman da açık uçlu sonuyla bunu açımlar. Ya da başka bir deyişle, asıl roman bu romanın bittiği yerde başlamalıydı ki bu bir roman için feci bir başarısızlıktır.

Gelelim romandaki seri katilimize:

Katilin öldürme nedeni, tanrılığa soyunmasıdır.

İyi de, tanrı-krallardan beridir, binlerce kişi tanrılığa soyunmuştur ve milyonlarca kişiyi öldürmüştür.

Ya da başka br deyişle, bir iktidar seçkininin veya bir kolluk kuvvetinin adam öldürmesiyle, bir seri katilin adam öldürmesi ilkede aynı şeydir. Artı, yöntemleri de ilkede aynıdır.

Artı roman, benim bir romanda en sevmediğim şeyi yapıp, belden aşağı vuruyor. Yani, bazı şeyleri yalnızca ima ediyor. Artık okur, ne anlarsa veya yerse hesabı...

Aslına bakılırsa, romandaki seri katilin öldürme nedeni belirsiz. Yine, salakça bir biçimde yedi günah yerine, yedi erdem gibi bir ima seçiliyor.

Yahu, şunu açıkça söylesenize yiyorsa:

İnsan öldürmek keyifli bir şeydir, en azından bazıları için...

Bir sürü cinayet işleyip de, yakalanmamak daha da keyifli bir şeydir...

Daha da artısı, böyle o kadar çok kişi var ki ama bu bilgi kamuoyundan hep saklanır.

Gelelim romanı puanlamaya:

Gerilim bazı sayfalarda iyi yani 5 / 10’un üzerinde not alır.

Yine ima edilen ama açıkça anlatılmayan, yöntem ve hedef kişi seçiminin genişliği de önemli bir durum. Yine de, katiller de hata yapar ve ıskalar ama bu romanda yok.

Bunu nereden biliyoruz?

Bunu şuradan biliyoruz:

Türkiye için rekor olan, 50+ kişi öldüren adam, bazı cinayetlerini istemeden veya onaylamadan işlemiştir. Yani, bazıları için sonradan pişman olmuştur. (Hani, ‘Dexter’in yanlış insan öldürmesi gibi.)


Gelelim kitabın eksilerine: Aşk, çocuk, vb, vd... En gıcık kaptığım yer ise, (spoiler: ) seri katili öldüren adamın çocuğunun seri katilin çocuğu olması ama bunu ona en yakın arkadaşının söylememesi...

Böğgh...

Ancak, tüm bunlardan sonra kitap, hala debeleniyor. Yani, yolun yönünü gösteriyor ama kendi onu yürüyemiyor, çünkü klasik seri katil romanı triplerine gömülüp kalmış durumda...

Kitabın künyesi:



Bu kitap bize şunu gösterdi.

Çok değil 5 yıl sonra gibi, yepyeni ve fapfarklı seri ktal romanları yazılmış olacak...

Biz de onları keyifle okuyacağız... Agatha Christie’ninkileri veya Georges Simenon’kileri değil...


Hiç yorum yok: