Kendim de bir alkoliğim. Daha doğrusu bir alkol dostuyum, yani aylarca
içmeyebilip, sonra bıraktığı yerden devam edebilenlerdenim.
Deli deliyi bulurmuş, alkolik de alkoliği buluyor kesin. Yaşamıma yüzlerce
alkolik girdi. Burada yazılanlar, yalnızca küçük bir demettir.
Tüm içenlerin sağlığına...
Söze ünlü bir alkolikle girelim:
Sene 1978 gibi. Bebek’te bir bardayım. Cümbür cemaat içiyoruz. Yaşlı bir
adam geldi, masamızdaki kızlara sarktı. Ben kesin herife dalacaktım. Yekinince,
millet güldü. Onun şair Özdemir Asaf
ve de barın sahibi olduğunu söyledi.
Gene de girişecektim, çünkü sarhoştum. Tabii, o zaman delikanlılık vardı serde.
Sonra sonra Asaf ile kısa sohbetlerimiz oldu, yine aynı yerde. ‘R’leri
söyleyemezdi, içimden gülesim gelirdi. İnsanların onda ne bulduğunu hiç
anlamadım, o zaman da, şimdi de.
Sarhoşluğu pis değilse bile, rahatsız edici idi.
En çok içtiğimiz mekan ise, Rumelihisarı sahili idi. 1977-1992 arasındaki 15
yılda kafadan bin gün içmişimdir orada.
35 yılı geçen bir süredir, orada bana çok içtiğimi ve erken gideceğimi
söyleyenlerin epeyisi şu an mezarda.
İronik olanı, oradaki 2 camiden birindeki ortalıktaki musalla taşında arada
bir, birlikte içtiklerimiz olurdu. Ben de onların şerefine şişe kaldırırdım.
Bir tane amcam vardı, engelliydi. İçki nedeniyle parça parça eksiliyor ve
öte yana gidiyordu, adamı doğruyorlardı resmen. Yine de içmeyi bırakmadı.
‘Miran Baba’yı yazmışımdır.
40 yıllık alkol yaşantımda, hiç zıbıtmadan içen, hele hele onyıllarca böyle
içen, belki de bildiğim tek kişi odur.
Erken gidenlerden bir Raşit vardı. Bir zamanlar Milliyet’te çalışırdı.
Ansiklopedi savaşları dönemiydi. Ben Bayazıt’ta işportacı olduğumdan naşi, bana
çalıntı ansiklopedileri sorardı. Oysa ona, o zamanlar birbirini öldüren
Hizbullahçılar’ın ve PKK’lilerin elbirliğiyle, Haydarpaşa dokundaki depolardan
ansiklopedileri konteynırıyla birlikte deve ettiğini anlatamazdım. Anlatsaydım,
şu an ben de mezarda olurdum. Ben anlatamadan Raşit öldü gitti valla.
Tanıdığım en sıkı içen kadın, çok eğlendiğim biçimde, o zamanlar, yani
birlikte içtiğimiz zamanlar, Hustler’a falan seks fantazileri yazardı. Sonraları
ise, bir gazetede burç köşesi hazırlamaya başladı. E tabii, içkiyi çoktan
bıraktı.
Tanıdığım en tuhaf içen kadın, boyama sarı saçlı mühendis Lüsyen idi. Ermeni
idi. Sonradan Fransa’ya gitti. Daha 17 yaşındayken, beni donunda sallayabilecek
23 yaşındaki Lüsyen, bar taburesinde benimle bilim tartışırdı. Millet de ağzı
açık bizi seyrederdi.
Geçmiş zaman olur ki hayali cihana değer...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder