Gülsuyu, İstanbul Maltepe civarında bir yer.
Gecekondudan zenginkonduya olmaya evrilememiş.
Gülsuyu, Türkçe’nin yer adlarındaki tuhaf ironileri nedeniyle, Çöpsuyu veya
Feçessuyu olacakken, bu adı almış.
Burası, Latife Tekin’in ‘Berci Kristin Çöp Masalları’ndaki kurmaca-gerçek
bileşimi olarak imlenen yer sayılabilir.
Gülsuyu, son zamanlarda adını önce mafya olaylarıyla duyurdu:
“Birkaç haftadır İstanbul’un Maltepe sırtlarındaki bir mahalleden,
Gülsuyu’ndan haberler geliyor. İkisi haber yapmaya giden gazeteci olmak üzere,
dokuz kişi silahlı saldırı sonucu yaralandı.
Mahalleli uyuşturucu ticaretinden beslenen, haraç toplayan çeteleri işaret
ediyordu. Uyuşturucuya karşı yürüyüşler yapıldı, hatta o yürüyüş tarandı. Üç
gün önce sabaha karşı, 400 polis ve helikopterler eşliğinde devasa bir baskın
yapıldı. En son da BDP İstanbul İl Yöneticisi Besim Yılmaz’a ait işyerine
pompalı tüfekle saldırı düzenlendi.
Kimi yayın organları ‘garip’, ‘esrarengiz’ sıfatlarıyla veriyor
Gülsuyu’ndaki bu saldırıların haberini. Kimi, bu çetelerin devlet desteğiyle
var olabileceğini vurgulamak için kinayeyle ekliyor aynı sıfatları.
Gerçekten Gülsuyu’nda ne oluyor? Cevabı tek başına veremese de, bol ipucu
içeren, her şeyden öte İstanbul’un bu nevi şahsına münhasır mahallesini tanıtan
bir kitaptan söz edeceğim. NotaBene Yayınları tarafından basılan ‘Kendi
Sesinden Gülsuyu-Gülensu’ adlı kitap, özgün bir mikro tarih çalışması.”
Bu türden çalışmalar, daha önce Kuştepe ve Sultanbeyli için de yapıldı ve o
kitaplarda (oralarda yaşıyor olup da, onlarla) söyleşi yapılanlar, göstere
göstere yalan söylediler ve derleyiciler de bu yalanları yuttular ve okura da
yutturdular.
Hoş, Latife Tekin de zamanında dezenformasyon yapmıştı o romanıyla ama bu
tartışmada o konu gündem-dışı kalmakta...
En son da şu olay olmuş Gülsuyu’da:
“Sosyal paylaşım sitesi ‘Facebook’, sonunda bir ‘düello’ya yol açtı.
Maltepe Gülsuyu, Esenkent Mahallesi, Nadire Caddesi’ndeki 50’nci Yıl Besim
Kadıoğlu İlköğretim Okulu önünde, geçtiğimiz pazar günü saat 04:00 sıralarında,
matbaa işçisi Görkem Mete (19), 5 yerinden bıçaklanarak öldürülmüş halde
bulundu. Polisin araştırmaları sürerken, Görkem Mete’yi kendisinin öldürdüğünü
söyleyen çocukluk arkadaşı Ozan Arlı (20), teslim oldu. Cinayet şüphelisi,
Görkem Mete’nin ‘Facebook’a yüklediği bir fotoğrafının altına ‘Kahpe’ diye
yazdığını, bu nedenle tartıştıklarını söyledi. Arlı, daha sonra ‘hesaplaşmak’
üzere buluştuklarını, kavga sırasında sinirlerine hâkim olamayıp Görkem Mete’yi
bıçakladığını söyledi. Arlı tutuklandı.”
Benzeri çok olay yaşandı İstanbul’da. Daha da yaşanacak.
Bu kenar mahalle semtleri, hem kurtarılmış bölge olmanın, hem de en bi
solcu olmanın odakları aynı zamanda. Bir zamanlar Ümraniye öyleydi, az yakın
geçmişte Gazi Mahallesi. Bir de, ‘geçmiş zaman olur ki hayali cihane değer’
semtlerden Rumelihisarüstü-Armutlu var: Dev-Sol’un kurtarılmış bölgesi, ANAP,
SHP, RP oyvereni olma çizgisinde, çok acaip siyasal bir rota izlemişti.
Nüfusunun yarısı, 2. köprü yapılırken Ümraniye’ye sürüldü, yarısı şimdilerde BÜ
öğrencilerini sömüren zenginkondulu oldu.
Kaave altkültürü, maço altkültürü, futbol altkültürü, e bi de sol
altkültürü biraraya gelince, hafif mide bulandırıyor tabii ki... E tabii, uzun
yol arabası adamı tutar arada bir...
‘Karafatmalar tabaktan yemez’ diye çok sevdiğim, İspanyolca ama Kantonca
bir filmde geçen bir özdeyiş vardı.
Bir de, ‘dil çürük dişin çevresinde döner’ diye Almanca bir özdeyiş.
Evet beyler ve hanımlar, yaşamı kubur-kabir arasında bir kurtkapanı
kıldınız ve adına ‘devrimcilik’ dediniz. Olmadı, üstüne sözlü kültür / gayrıresmi tarih sosu döktünüz, yine
yenilip yutulur olmadı.
Yemedik.
Ara şerh: ‘Qırık’ gibi, gayet cesur bir içeriden özeleştiri örneği de vardı, en uygun altkültür = karikatür
albümü olarak.
Burada çok çok eğlenceli olan durum, bu süreçlerin 1983’ten beridir,
inanılmaz zirve yapmışlığı. Arada da Laz hesabınca, senkoplamakta panoramalar.
Oysa, bizde de kentleşme 1960’larda başladı ama bu neo-liberalizm,
sahiplerinin hiç hesaba katmadığı bir biçimde, yeni-kentleşme ile bu baş belalarını da üretti: Katil hırsızlar,
canlı bomba devrimci teröristler, % 5 alkolik + % 5 keş % 5 sigarakolik + % 5
deli = kaput işgücü, hala koca bekleyen
boru sesli kenar mahalle dilberleri, hala futbolcu olma hayalindeki işsiz
gençlik, araya yeni sos olarak (kafir ve mümin tiplerinde olmak üzere) ‘shrink’ler
bilem girdi, ha bir de kenar mahalleli kadınların cinsel fantezileri (onu da
kitap yaptılar ama internette kaydını bulamadım).
Diğer bir deyişle neo-liberalizm, 2007’de bininci kez yaptığı üzere,
kendisi ortalığı kırıp dökünce, devletin gelip ortalığı toparlamasına yönelik
bir lümpen liberalizm peşindeydi ama
bunları hiç mi hiç hesaba katmadı. Yan etki olarak, pek kolayca temizlenebilir
toplumsal olgular değil bunlar... Olumsuz etkileri onyıllarca daha sürecek
gibi...
Yani, bu haberlerdeki türden abilerimiz ve ablalarımız (artı lise önü
birbirini bıçaklayıcısı kız öğrenciler), hesapdışıydı aslında.
Eh tabii tesis yok abi, biz seri katil
çıkaramıyoruz, seri salaktivist
çıkarıyoruz. Bu salaktivistler de, o Gülsuyu’na ve benzeri semtlere elinde tuzluğuyla hıyara koşar gibi koşuyor:
Bakınız, alıntılanan dahil, köşe yazıları.
Metnin akışını boşlukta bırakalım, nokta.
Eserlerinizi iftiharla seyredin lümpen
küçük burjuvalar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder