Ah Aslı Hanım ahh...
Daha klavyenin ilk tuşuna dokunmadan içim acımaya başladı sizi düşününce...
Bu metin ancak ikinci tekil kişi kipinde bir anlam taşıyacak.
Aslı Hanım şöyle demişsin:
“Ben iyi bir insanım, iyi biriydim, yazık oldu bana.”
Hayır, Aslı Hanım, sana yazık etmediler. Sen kendine yazık ettin.
1989-1992 yılları arasında arkadaştık bile denebilir. Bugün seni sen yapan,
ana seçimlerini o zamanlar izledim.
Doğrulardan yola çıktıp, yanlışlara vardın.
Şu saptaman ne de hoştu, yıl 1990 gibi:
‘İstanbul New York’a benzedi: Gökdelenlerimiz ve zencilerimiz oldu.’
Ancak bu saptama senin yanlışını da içeriyor:
Zencilerin İstiklal Caddesi’nde linç edildiği ve toplanıp Silopi’ye toplama
kampına gönderildiği koşullarda, sen kalktın bir zenciyi arkadaş edindin.
Evinizi polis bile bastı.
Elinde tuzlukla, ‘hıyarım var’ diyene koşmayacaktın Aslı Hanım.
CERN’de çalışan ilk Türk kadın bilimci olup, bilimi terketmeyecektin.
Brezilya’ya fizik çalışmaya gidip, ‘Kabuk Adam’da anlatıldığı gibi, yine
bir zenciyi bulmayacaktın.
Devrimcilikten şeriatçılığa kayan adamı arkadaş diye seçmeyecektin.
3 yayınevinden birden kabul aldığında, seçimini doğru yapacaktın.
Kolombiya’ya gidip kalıcı tropikal hastalık edinmeyecektin.
Yazlıkta yalnızca yaşayıp, Bachmann gibi kendini yakmayacaktın.
Seni yazdıklarıyla rezil rüsva eden adamı da arkadaş diye seçmeyecektin.
Yıllar boyunca, senin kendini mahvedişini, kendim de senden beter
koşullardayken hüzünle izledim. Ben tüyebildiğim zaman tüydüm, sen Kafka gibi,
kaçmayı asla düşünemeyip, kendi yaşamını bir kurt kapanı kıldın.
Ancak, tuzun kuru.
Oyunun dışına hala çıkabilirsin.
Daha 50 bile değilsin.
Unut yazar olduğunu...
Unut kadın olduğunu...
Unut marjinal olduğunu...
Unut acılarını...
Unut lümpen sömürgenleri...
Unut Türk olduğunu...
Unut bütün hatalarını...
Adını bile unutup uyu güzel kardeşim...
Hala zamanın var yaşanacak, eğer yaşamayı hiç istediysen..
Gözlerinden öperim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder