Kriz geliyor. Olası senaryolar şöyle imiş:
“Malum, likidite kurudu. Para olmasına rağmen piyasalarda alıcı bulmak
zorlaştı. Bir süre sonra para da eskisi kadar çok olmayacak. Döviz kurlarını
kontrol etmek zorlaşacak, cari açığın büyüklüğü ve finansman kalitesi giderek
daha fazla sorgulanır hale gelecek. Reel faiz oranlarında artışa yol açacak bu
yeni süreç, bütçe açığını tekrar sorun haline getirecek. Nihayet kurtulduğumuzu
sandığımız faiz, kur ve enflasyon sarmalına yeniden kapılacağız.
Muhtemeldir ki sürecin tetikçisi, beklenen Fed hareketi, 7 eylülde
İstanbul’un 2020 olimpiyat oyunları için seçilememesi, olumsuz karar sonrası
Esed aleyhindeki tahrik edici dile dönüş, Suriye meselesindeki açmazlar,
Mısır'daki insanlık dışı görüntüleri vesile ederek Medeniyetler İttifakı
Projesi sorumluluğuyla bağdaşmayan ve adeta Küresel İntifada’ya sempati
izlenimi veren Batı karşıtı söylemde şiraze şaşması, Çözüm Süreci’nde 'ipe un
serme' hamleleri, tıkanma ve AB İlerleme Raporu'ndaki ağır eleştirilerin vesile
olacağı bir not indirimi olacak.”
Önce katıldıklarımız:
Gerçekten ecel için bahane çok. Al birini, vur öbürüne.
Olmayanı da biz ekleyelim:
Türkiye 2007 krizini de erteledi ve o da henüz bize geri ödenmedi. 6 yıllık
bu süre içinde, epeyi uzman krizin geçmediğini, yalnızca ertelendiğini, sonuçta
kümülatif olarak geri döneceğini yineledi durdu ama kimse onları dinlemedi.
Zaman o zamandır şimdi.
Türkiye’de devalüasyon yaklaşık eşittir enflasyon olageldi ama son 11 yıl
hariç olarak. Son 11 yılda fiyatlar 5 katı olurken, dolar yalnızca 1,35 katı
filan oldu. Çarpın, ‘5 / 1,35 =’ 3,7 ile, dolar
eder mi 7 lira? Bunu en geç, önümüzdeki 2 yıllık enflasyon da hesaba katılacak
olmak üzere, 2015’te göreceğiz çocuklar.
Sonra katılmadıklarımız:
Bir: ABD ve AB, piyasaya karşılıksız
1’er trilyon dolar sürerken, bunlar da karşılıksızdı ve bunu herkes yiliyordu.
Buna yönelik edime girenler, zaten krize yatırım yapıyorlardı ama onu
ellerinden geldiğince geciktirmek için çaba gösteriyorlardı. Yumurta sonunda
kapıya dayandı ama ertelenen krizin etkisi, biriken krizin etkisinden büyük
olacak: Negatif sinerji durumu yani.
İki: 2013 Mart – 2015 Haziran
arasındaki 16 aylık sürede 4 seçim var. Bu, Türkiye siyaset tarihçesi için bir
rekor olacak. TC halkı 5 ayda bir sağlıcakla sandığa gidip, aynı partiye bilek sallayamayacak denli
şavalak olduğu için, AKP kendi köküne kibrit suyu ekmiş oldu, çünkü bu
seçim düzeni onların işi. ‘Seçim = ekonomik kriz’ formülünü herkes bilir zaten
ama bu durum da, yukarıdaki listede yok.
Toplama bakarsak:
Dünya’da da, Türkiye’de, neo-liberalizmin denizi bitti, gemisi karaya
oturdu çoktan.
% 99 isyan edecek ve ‘ABD + AB = G7’, Hitler’den acımasız olacak bu kez.
Yoksa, sonları ayaklarından sürünen Mussolini’den beter olur sonları, bakınız
Berlusconi’nin sonu.
Bizde ise, AKP şeriat yerine, uç milliyetçilk bayrağını seçti gibi.
Gündelik yaşamda, ‘Zenciler gitsin, Türkiye Türkler’indir’ ibaresini duymaya
başladık çoktan.
Bu durum nasıl idare edilebilir veya idare edilebilir mi?
Sıradaki o büyük makro-makro (susal ve gıdasal) krizler olmasa belki ama bu
durumda oldukça zor. Ayrıca, bu global iktidar kadrosu, yangına benzin dökmek gibi bir kriz çözmeyicilik havasında. Maçı
çoktan kazandıklarını sanmaktalar yani.
Eh, tarihte dönemsellikler hep var. 1789 Devrimi’nden beridir de var. 1848
devrimi’nden beridir de var. Tamam, 1917 ve 1949 devrimleri gümledi ama şu anki
Rusya ve Çin’in durumları, ABD ve AB’den çok çok daha iyi. Bunu herkes
bilmekte.
Demek ki yakında kriz ve hemen ertesinde
isyan gibi bir süreç beklenmekte...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder