Cumartesi, Ağustos 17, 2013

Ecel Gelmiş Cihane, Başağrısı Bahane

Kriz geliyor. Olası senaryolar şöyle imiş:

“Malum, likidite kurudu. Para olmasına rağmen piyasalarda alıcı bulmak zorlaştı. Bir süre sonra para da eskisi kadar çok olmayacak. Döviz kurlarını kontrol etmek zorlaşacak, cari açığın büyüklüğü ve finansman kalitesi giderek daha fazla sorgulanır hale gelecek. Reel faiz oranlarında artışa yol açacak bu yeni süreç, bütçe açığını tekrar sorun haline getirecek. Nihayet kurtulduğumuzu sandığımız faiz, kur ve enflasyon sarmalına yeniden kapılacağız.

Muhtemeldir ki sürecin tetikçisi, beklenen Fed hareketi, 7 eylülde İstanbul’un 2020 olimpiyat oyunları için seçilememesi, olumsuz karar sonrası Esed aleyhindeki tahrik edici dile dönüş, Suriye meselesindeki açmazlar, Mısır'daki insanlık dışı görüntüleri vesile ederek Medeniyetler İttifakı Projesi sorumluluğuyla bağdaşmayan ve adeta Küresel İntifada’ya sempati izlenimi veren Batı karşıtı söylemde şiraze şaşması, Çözüm Süreci’nde 'ipe un serme' hamleleri, tıkanma ve AB İlerleme Raporu'ndaki ağır eleştirilerin vesile olacağı bir not indirimi olacak.”


Önce katıldıklarımız:

Gerçekten ecel için bahane çok. Al birini, vur öbürüne.

Olmayanı da biz ekleyelim:

Türkiye 2007 krizini de erteledi ve o da henüz bize geri ödenmedi. 6 yıllık bu süre içinde, epeyi uzman krizin geçmediğini, yalnızca ertelendiğini, sonuçta kümülatif olarak geri döneceğini yineledi durdu ama kimse onları dinlemedi. Zaman o zamandır şimdi.

Türkiye’de devalüasyon yaklaşık eşittir enflasyon olageldi ama son 11 yıl hariç olarak. Son 11 yılda fiyatlar 5 katı olurken, dolar yalnızca 1,35 katı filan oldu. Çarpın, ‘5 / 1,35 =’ 3,7 ile, dolar eder mi 7 lira? Bunu en geç, önümüzdeki 2 yıllık enflasyon da hesaba katılacak olmak üzere, 2015’te göreceğiz çocuklar.

Sonra katılmadıklarımız:

Bir: ABD ve AB, piyasaya karşılıksız 1’er trilyon dolar sürerken, bunlar da karşılıksızdı ve bunu herkes yiliyordu. Buna yönelik edime girenler, zaten krize yatırım yapıyorlardı ama onu ellerinden geldiğince geciktirmek için çaba gösteriyorlardı. Yumurta sonunda kapıya dayandı ama ertelenen krizin etkisi, biriken krizin etkisinden büyük olacak: Negatif sinerji durumu yani.

İki: 2013 Mart – 2015 Haziran arasındaki 16 aylık sürede 4 seçim var. Bu, Türkiye siyaset tarihçesi için bir rekor olacak. TC halkı 5 ayda bir sağlıcakla sandığa gidip, aynı partiye bilek sallayamayacak denli şavalak olduğu için, AKP kendi köküne kibrit suyu ekmiş oldu, çünkü bu seçim düzeni onların işi. ‘Seçim = ekonomik kriz’ formülünü herkes bilir zaten ama bu durum da, yukarıdaki listede yok.

Toplama bakarsak:

Dünya’da da, Türkiye’de, neo-liberalizmin denizi bitti, gemisi karaya oturdu çoktan.

% 99 isyan edecek ve ‘ABD + AB = G7’, Hitler’den acımasız olacak bu kez. Yoksa, sonları ayaklarından sürünen Mussolini’den beter olur sonları, bakınız Berlusconi’nin sonu.

Bizde ise, AKP şeriat yerine, uç milliyetçilk bayrağını seçti gibi. Gündelik yaşamda, ‘Zenciler gitsin, Türkiye Türkler’indir’ ibaresini duymaya başladık çoktan.

Bu durum nasıl idare edilebilir veya idare edilebilir mi?

Sıradaki o büyük makro-makro (susal ve gıdasal) krizler olmasa belki ama bu durumda oldukça zor. Ayrıca, bu global iktidar kadrosu, yangına benzin dökmek gibi bir kriz çözmeyicilik havasında. Maçı çoktan kazandıklarını sanmaktalar yani.

Eh, tarihte dönemsellikler hep var. 1789 Devrimi’nden beridir de var. 1848 devrimi’nden beridir de var. Tamam, 1917 ve 1949 devrimleri gümledi ama şu anki Rusya ve Çin’in durumları, ABD ve AB’den çok çok daha iyi. Bunu herkes bilmekte.

Demek ki yakında kriz ve hemen ertesinde isyan gibi bir süreç beklenmekte...


Hiç yorum yok: