Baydar için başta söylenecek 2 şey var:
Bir:
İnsan konuşamayacağı konuda susar.
İki:
Aklın başına, yumurta senin kapına gelince mi geldi?
Baydar, T24’te alıntılanan ve Arapça ‘El Monitör’ gazetesinde yayınlanan
yazısında, şunları söylemiş:
'Meslek standartlarına uygun habercilik yapmada sürdürdükleri ısrar,
iktidarın gazabının onlara yönelmesine de neden olabilir ve bu olasılık
seçimler yaklaştıkça daha da artıyor. Görsel medyada ise, gözle görülür bir
pısırıklık söz konusu.'
Hayır, sorun öyle değil:
Bir:
‘Haftadonu’ gazeteciliği sayılan şey, ‘Tan’ gazetesinin ikinci dönemindeki,
Woody Allen’a bıyık çizip, altına asparagas seks haber şeysileri girildiği,
1980’lerde sorun olmaya başladı.
Tam da, Özal’ın fıştıkladığı, Milliyet, Hürriyet ve Tercüman’ın 1960-1980
arasındaki oturmuş siyasal gazeteciliğini yıkma çabası ile... Özal zengini,
sonra da müflisi Bilgin’in Sabah’ı ile... Baydar da o civarlarda bir
yerlerdeydi o sıralarda herhalde...
İki:
İktidar-basın ilintisi, Türkiye’de Tanzimat’tan beridir sorun: Satılıklar
ve satılmayalıklar var. Ancak, kimin, neye, niçin, nasıl muhalefet ettiği,
karman çorman bir konu oldu hep.
Şu anki momentte AKP, ya 10 sene daha kalır, ya da gider. Sorun yalnızca
bu. Gitse de gitmese de, ne basın, ne de Türkiye için, hiçbirşey farketmeyecek.
Öldürüldüğü zaman siyasal / demokrasisel kahraman ilan edilen Çetin Emeç,
‘Haftasonu’ gazeteciliğini yaratan kişi idi. Bülent Ersoy’un şeysi niyetine
bulanık fotolar basardı. Sonra ‘Tan’ geldi. Şimdi de bütün gazetelerde baldır
bacak var, iktidar hempalarında da. Açın bakın.
Baldır bacakla, haber olmayan haber aynı şey. Maksat dezenformasyon olsun,
torba dolsun.
Bu arada, mücadaleci abimiz Baydar’ın yazısının yayınlandığı T24’te, o
yazının yanındaki başlıklarda, 10 başlığın 2’si futbol ile ilgili. Ağızlarını
açmaya ne hakları var ki?
Gazete sayılan şey; fal, burç, televizyon, magazin, Güzin Abla, Haydar
Dümen, bedava reklam niyetine tüketim fıştığı, 3. sayfa haberi, futbol, reklam,
okur şiiri, okur çocukları fotoları, borsa, emlak fiyatları, sağlı sollu ortaya
iki buçuk karışık köşe yazısı, şu bu yayınlamaz. Bunlar çıkınca da, bugün
geriye hiçbir gazete kalmaz. O, Baydar’ın ayrılmasından önceki ve sonraki Sabah
da, bu hesaba dahil.
Bu olup bitenlerle ne basın batar, ne de Türkiye... Hep olduğunca,
hacıyatmaz gibi sağdan sola, soldan sağa sallanır durur ve aynı yere gelir. 150
küsur yıldır aynı yerde çünkü.
Baydar mı? O da kendine yeni bir
kapı bulur elbette... Sonuçta, ağlayan bebeğe emzik veriyorlar: Değil mi?
Evet: Teknolojik savaşın genelde bir
galibi olmaz.
Bu, çok çok çok önemli bir
gözlem.
Yan bir gözlem daha: Birçok ürün, 5 yıl diye icat edilir, 10 yıl dayanır ve
tersi de... Burada da determinizm işlemez yani...
Yani burada:
Epistemolojik (informatik ve kognitif) ve istatiksel açıdan hata
fonksiyonları, ana fonksiyondan daha
fazla bilgi içerir ki bu Heisenberg Belirsizlik İlkesi’nin ikilem geçersizliğinin de imleme
haritasını çizer. Yani; daha az bilgi arayışı, daha çok bilgi üretebilir ve
tersi de...
O nedenle:
Teknolojik yanılgılar; teknolojik
devrimleri, teknolojik başarılardan daha çok haritalar...
Nokta ve es.
Bu metnin açılımları epeyi daha sürecek.
Dipnot: Bu belirsizliğin (bilince çarpacak denli) belirginleşmesi ve daha
bilgi üretmesi ne yazık ki bir Orta Çağ göstergesidir ve biz de bunlardan
birinin içindeyiz. Yani, ne yazık ki bazı bilgiler, hala faşizmlerde ve
engizisyonlarda elde edilebiliyor, tıpkı bilimin savaşta barıştan daha çok
ilerlediği gibi. Henüz ve şimdilik öyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder