Perşembe, Ağustos 01, 2013

Ekonomik Determinizm Faşizmdir



Ne sav ama...

Değil mi?

Patenti şimdilik bendenize ait...

Önbilgi: Bu metin, Marx’ın ‘1844 Felsefe Elyazmaları’ndaki para konulu metne bir karşısavdır. O nedenle, anti-marksisttir. Söylemsel doğrultu aynıdır ama yönü karşıttır.

Ekonomik determinizmin faşist olduğunu, 1980 darbesinden, 1986’daki Bertham Gross’un ‘Friendly Fascim’inden (Dostça Faşizm) ve 1995’teki Alain Minc’in ‘Yeni Orta Çağ’ından önce, sezmiş ve yazmıştım: Kaybolan bir mektupta: Yaşıtları içinde Türkiye’nin en zekisi olan kişiye yazılan bir mektupta: O mektup  Gayrettepe’de uf oldu.

İnsan bilimlerinde epeyi zaman boyunca, bendenizde fikir var ifade eksik oldu. Görülüyor ki 33 yıl geçmesi gerekmiş, bazı şeylerin doğrudan ifade edilebilmesi için...

Herkes yaşamda maneviyatı savunur: Marksistler de, Müslümanlar da... Herkes paraya tapar: Marksistler de, Müslümanlar da...

İşte bu ikisi, yaşamlarında ve beyinlerinde çelişir ve çatışır ama sentezlenmez ki zaten Marx için de böyle olmuş.

1980’lerden beridirki 2 güçlü makro global sav dizgesi olan neo-liberalizm ve dünya sistemiciliğin her ikisi de ekonomik deterministtir.  Annales Okulu’ndan gelen marksist tarihçilerin geleneksel söyleminde bu, ‘maddi uygarlık’tır.

Bir türlü dilleri varmaz şunu söylemeye: İnsan kültüründen sanatı, bilimi ve düşünü çıkar; geriye ne maddi, ne de manevi hiçbirşey kalmaz... (Yani, maddi uygarlık fasa fisodur: Bilimin tarihsel tavan yaptığı kabul edilen, ne Antik Yunan, ne de 11. Yüzyıl Ön Asya’sı, zamanının en zengin ülkeleri değildi.)

Bunları üretmenin, dağıtmanın, aktarmanın ve korumanın yolu henüz bulunamamıştır. Tarih, o evreye henüz yetişkinleşmedi.

Peki ama hala, ekonomik determinizm neden faşisttir?

‘Çalışmak özgürleştirir’, ‘para özgürleştirir’ ve ‘boş zaman özgürleştirir’ savları, özdeş ve ayırtsızdır. Özdeşlikleriyle ayırtsızlıkları da, özdeş ve ayırtsızdır.

Bunu neden söyleyebiliyoruz?:

Çünkü robotlaşma çoktan başladı ve ilerledi. Bir gün gelip insan türü, sıfır mesai yapabilecek ama adı geçen her 2 ideoloji de, buna izin vermez ve insanların muhakkak çalışması gerektiğini savunur. Bu arada her 2 makro söylemin de ortak yanı, insanlık ortak mülkiyetinden ve mirasından söz etmeleri ama insanlığın tanımını (yani ana mülk hak edenini) sürekli değiştirmeleridir. Bu arada, her ikisi de, insanlığı mutlak ve tümel sayar. Her ikisinin de, tek tanrılı dinler gibi faşist ve engizitör olmalarının nedenlerinden biri de budur.

Bertrand Russell, daha 1921’de ‘Sanayi toplumunun Geleceği’ kitabında, insanların 4 saat günlük mesai yapmasının, aynı üretimi sağlayacağını örneklerle açımlar.

Aradan 100 yıla yakın bir süre geçtikten sonra, o daha da haklı durumda. Bugün fabrika ve okul (yani aktif yaşamın tamamı için temel mekanlar), insanları ürettirmek için değil, hapsetmek için ve düşünemesinler diye kullanılıyor.

Bunun tersine ve karşılığında olarak, üretilen tüm ekonomik değerlerin ömrü 10 yıl ve insanlık tarihindeki tek kalıcı ekonomik birikim, değerli metaller ve onların birim fiyatı 1-10 kat arasında oynatılıyor.

20. Yüzyıl’ın sonlarında birçok G-7 ülkesinde günlük mesai 5 saata düştü. İlk iş ne yapıldı? Ekonomik değerler sıfırlandı. Yüzyıllık kanlı savaşlarla kazanılmş emekçi hakları silindi ve tüm o ekonomik değerler yeniden sıfırlandı ki insanlar ekonomik oyunun dışına çıkamasınlar. 4 saat direkten döndürüldü kısacası. Yarım günlük mesai ile insan insan olacaktır, şimdilik yani... Ütopya, sıfır mesaidir.

Eğer, diyelim nüfusun % 10’u bu deli saçması ekonomi oyununu  oynamazsa, kimse oynamaz. Tıpkı, tüketim salgınının frenlendiğinde olanlar gibi...

O zaman da o % 1, milyar dolarlık yata veya kata nah sahip olur.

O nedenle Le Guin, bilinçsizce de olsa, anarşist taoizmi önerdi:

Lao Tzu ne yaptı? Oyundan çıktı, savaşan devletleri terketti ve sonunu kimse bilmedi ama eseri milenyumlardır baki.

Peki, Konfiçyus ne yaptı?

Oyunda kaldı ve herkesi memnun edeceğim derken ortalığı yakıp yıktı ve kendi eserleri de en değerli öğrencisiyle birlikte suyun dibini boyladı (ama kendisi ölmedi de, öğrencisi öldü).

(Bakınız 2011 Çin yapımı ‘Conficius’ filmi.)

E tabii, Aristo İskender’e ve Platon da Sicilya kralına yamandı. Eh, ikisinin de sonu pek hoş olmadı.

Yani, öyle ya da böyle bu deliliğin herkes bilincinde de, kimsenin maçası doğruyu söylemeye sıkmıyor.

Biz söyleyiverdik işte...

Evet:

Ekonomik determinizm faşisttir, gönüllü faşist kullar olabilse de, olmayacak çook halk var.


4 yorum:

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

İlk olarak şunu söyleyebilirim ki herkesin paraya taptığı düşüncenizi doğru buluyorum;zira marksistler de kendi anlayış ve düşüncelerini parasızlığın intikam duygusuyla şekillendirmiştir;fakat insanın bilinç ve zekanın evrim sürecinin başlarında olduğunu anlayabilirsek paranın süper egonun yarattığı,şiddet ve öldürme içgüdüsünü belirli prensipler ve ahlak kurallarına dayandıran özünde değersiz;fakat insan için gerekli bir şey olduğunu anlarız.Bu sebeple paraya tapmak demek yerine paranın insani değerlerin sömürücüsü olarak görünmesine rağmen,onu yaratan büyük etkenlerden biri olduğunu söylemek daha doğru ve insaflı olur diye düşünüyorum.

Ekonomik Determinizm de elbette hatalı bir görüştür.Toplumların oluşumunu ve evrimini belirleyen etkenler tikel olarak değerlendirilmemelidir.Bilim,sanat ve felsefe insanı evcilleştiren disiplindir aslında.Bu alanlarla uğraşan kişiler,zihinlerini yalnızca temel içgüdüleri için değil,merak duygusu ve bilgi içgüdüsü için de kullanırlar,böylelikle de modern veya dahi insan var olur.Modern ve dahi insanlar da toplumu şekillendirirler.

İnsanlık soyut bir kavramdır ve soyut kavramlar teoremin ötesine geçemezler.Bu sebeple konuşmamız gereken insanlık kavramından ziyade bireydir;fakat bireysel hakların tamamiyle elde edilmesi,doğal seçilime aykırı ve ütopik düşüncelerdir.


Ekonomik Determinizmine karşı olduğunu düşündüğünüz ''halkları'' söyleyebilir misiniz?

Unknown dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Reha ULKU dedi ki...

Ekonomik sistemi ya da sistemsizliği, pazar-dışı düzenlenmiş, örneğin kendine yeten ekononomiler gibi olanları, ada ve tropik ülke ekonomileri, ekonomik determinist değildir. Venezüella'da herkesin bahçesinden muz yemek serbestmiş örneğin: Orada muz ve yağmur suyu ile açık havada uyuyarak yaşayabiliyorsunuz ama ekonomik determinist sistemlerde, temel yaşam gereksinimleri için, günde 8 saattan fazla mesai gerekiyor.