Çarşamba, Ağustos 14, 2013

Reel İkame

İkameyi, ‘fırsat maliyeti’ anlamında kullanıyoruz. Herhangi bir mal veya hizmet, satın alma veya satma konusunda, birini diğerinin yerine geçirmenin maliyetini ya da karını kastediyoruz.

Burada onu, bu alış-satış ilişkisinin herhangi bir (eksi, sıfır veya artı olarak) toplamın herhangi birinde olmak zorunda olmadığı ve daha da önemlisi, böyle koşullu oyunların da var olduğu saptamasıyla birlikte kullanıyoruz.

Gelelim örneklememize:

Babam M. T. Ü., 1972 Aralık’ta 400 TL, o günkü muadiliyle yaklaşık 45 dolar maaş alıyordu. 1972 reel değerinin 2013 reel değer karşılığı, 5 kat olmakta ve bu da ceman 225 dolar etmekte. Sevgili babam, o zamanki bu parayla evine buzdolabı, çamaşır makinası ve televizyon alabilmiş ve artı 5 nüfuslu haneye bakabilmişti. O günden beridir, ekonominin reel olarak 20 katı büyüdüğü (kişi başına 500 dolar GSMH’den 10 bin dolar GSMH’ye arttığı) önesürülüyorsa da, bugün aynı yaşam için, 2.250 (yazıyla iki bin iki yüz elli, yani 10 katı) para bile yetmez.

Neden böyle?

Çünkü:

Tüketimin temel direği olduğu varsayılan hane gelirinin gider bölümündeki tüm ana kalemler (başta kira olmak üzere), üssel ve astronomik olarak arttı.

(Burada, hane geliri sayılan % 99’un, toplam harcamaların belki % 20’sinden aşağısını yaptığı gerçeği de var.)

İşte ikame maliyet bu.

Artı-değerler nereye mi gidiyor?

Azalan girdiler yasası gereği, % 90’ı buharlaşıyor, % 10’u da % 1’in cebinde birikiyor.

Ancak o konu, başka bir metnin konusu.

Burada vurgu:


Neo-liberalizm kimseye refah getirmedi ya da pratikte % 0’a (bugünkü koşullarda 750 bin kişiden az kişiye) yeni refah getirdi. Bunun maliyeti de, son 30 yılda 1,7 trilyon dolar oldu. Reel ikame budur.

Hiç yorum yok: