Tepecik, İzmir’de bir semtti, kerhane semti. Sonra adı Yenişehir oldu.
1960’larda Çingene merkeziydi aynı zamanda...
2010’larda İstanbul Dolapdere’de,
Yenişehir diye bir semt daha var: Yine Çingene merkezi ama şimdilerde orada Kürtler
ve Zenciler, Çingeneler’le japon kale maçı sürdürüyor ve giderek öne geçiyor.
Aahh Benjamin aahh:
Ne vardı Asya’ya kafayı takıp, Stalin’i eleştirip, Koestler’ce ve Stalin’ce
öte yana postalanacak. Yaşayacaktın ve çirkin bir moruk olacaktın ama biz de
estetik adına on bin sayfa daha kazanacaktık ve bir de 400 bin küpurünü... Ve
bir de yalnınca alıntılardan oluşan eserini...
Aahh Kibariye aahhh:
Ne vardı o taksi şöförüne takılacak?
Neyse, özel konudur geçelim.
Kibariye yine döktürmüş. (Bendeniz popüler ve banal altkültürlerin hepsini
günü gününe izleyemiyorum, anca gördüm bu klibi.)
Efeniim:
Klip ki ne klip ama:
Kibariye diskoya girer. ‘Dım ças, dım ças’ tekno müzik çalmaktadır. Kapıda
Kibariye görünür. DJ abimiz ona bakar. Bir sessizlik olur. Müziği keser. Kibariye
herkesi selamlayarak içeri girer ve şarkı başlar:
‘Tepecikli’...
Sonrası’dım ças, dım ças’ Çingene göbek havası... Aynı hamam aynı tas...
Haa, artı bir de bu metin yazılır işte...
Bir de şu kabus-gündüzdüşü:
Walter ve Kibariye ne ikili olurlardı ama...
Walter, aşkından şarkıcı ve/ya taksi şöförü...
Acaba hala yazar olabilir miydi veya kalabilir miydi, o koşullarda?
Ya da Kibariye, Benjamin’in profesör
karısı olarak ne yapardı acaba, örneğin ‘garden party’ davetlerde, sergi
açılışlarında?
Onu gömüp, ‘Yastayım’ şarkısını söylerdi bence...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder