Cumartesi, Ağustos 03, 2013

Alper Görmüş Güzellemesi



Önkoyut: Soru sormak, muğlak bilgi yaratmak değildir. Yanıtsız soruları sormak denli, sormamak veya başka türlü sorulmalarının kaydını tutmak daha önemlidir: epistemolojik, informatik, kognitif açıdan: Bilgi toplumu çağının kriteri budur.

Görmüş’ün bu metni, o açıdan muğlak-muğlak kalmakta. Soruları şunlar:

“Yeni '4. kuvvet' sosyal medya, yeni 'sandık' meydanlar mı?”


Belki.

Öncelikle, ‘4. kuvvet’ değil. İktidar seçkinleri zaten 5 tane: İşadamları, siyasetçiler, generaller, medyatörler, entellektüeller. 5,5.’su veya 6.sı olsa olsa, ünlüler oldu.

5. kol / ordu (arm/y: yani ordu), sayılan casuslar, yani dezenformatörler, zaten entellektüel kesimde yer alır. Medyatörler, casuslar gibi, dezenformatör olarak şlev görmekteler.

‘Omo beyazı kuvvet’ sayılan iktidar yanlısı medyatörler, çok çok yanlış bir tanımlamayla, neo-liberalizmin geldiği 1980’lerde icat edildi ve/ya keşfedildi sanılıyor. Medya-entellektüel kırması oldukları için de, 4.-5. kuvvet melezi sayılabilirler ama işin içine buçuklu ünlüler de katılmalı ki o zaman kaotik fraktallı buçuğun buçuğu hesap oluşur.

Sosyal medya, burada kitle-entelellektüel lümpen kırması bir oluşum. İnternet, entellektüelleri bile feci aptallaştırdı ve cahilleştirdi. İnsanlar, internette ikili sohbetlerde olduğundan daha aptal ve cahil davranıyor, hoş tüm toplumsal ortamlarda öyledir ya neyse.

ABD’yi yeni keşfetme olayı da var: Egruplar, 2000’de Türkiye’de bile, bugünkü Facebook’tan ve Twitter’dan çok daha etmiliydi. Buradaki kalabalık ve gürültü daha çok etki sanılıyor. Yani enternet, Türkiye’de Gezi olayları ile başlamadı.

“Milyonların haklılık duygusu meşruiyeti garanti eder mi?”

Hayır. Hitler’e oy vermişliğin ne yaptığını gördük. Alman halkı Hitler’e oy verirken haklıydı.

“Yoksa Batı'nın yeni 'bon pour l'orient'i bu mu?”

Bu, soru ve yanıt burada. Doğu-Batı sorununa, hala ve hala Tanzimat kafasıyla bakmamız yazık. Ne biz ve asıl Doğu eski Doğu, ne de Batı artık eski Batı. Bugün yeni bir Orta Çağ var, yani uygarlık odağı (kültürel kıble) filan ortada yok.

Devam:

Bir bakalım, Görmüş’ün hiç yanıtı var mı?

Son tümcesi eğlenceli:

“Müslüman Kardeşler’in, katliamlara rağmen barışçı gösterilerde ısrar etmesi karşısında Batı'nın bunu hiç beklemediğini açığa vuran şaşkınlığı, bu cevabın ne kadar etkili olduğunu göstermiyor mu?”

Hiç de bile: Müslüman Kardeşler’i ‘barışçı’ diye nitelemek, safdilliğin ötesine geçer. ‘Ne halt yediklerini bilmiyorlar’ diye nitelemek, tarafsız gözlem olur, o da belki.

Görmüş, kritik olgu olarak çok yanlış bir örnek seçmiş.

Seçilecek uygun bir örnek, Suriye’de Batı’nın, Doğu’nun ve Türkiye’nin zigzagları. İç kuvvetlerin zigzagları zaten kayıtlı. Hepsi ne olmaktta? Bifürkasyon diyagramları, yani kaosun haritası olmakta.

Siz kaosun resmini yapamazsınız Abidin-Alper kardeşlerim... Ne de olsa, aşırı devletçisiniz. Devletin kendiliğinden silindiği tarihsel anarşik dönemlerden birine girdiğimiz için tanımlarınız baştan sona geçersiz... (Bu arada ‘anarşi = karmaşa’ değildir ve tersine de, ‘devlet = karmaşa’ olan çok yer ve zaman gözlenmiştir tarihte, bakınız ABD ve şimdi.)

Görmüş’ün eksiği:

Atay ne demiş?:

‘Bir resim yaparız, için de kendimizi de yerleştiririz..’

Görmüş, ne resmi tam yapabiliyor, ne de kendini resimde görebilme yetisine sahip. Hesapça tarafsız ya, o kalkıyor, kendini yersiz kılıyor.

Bu metin de, yersiz bir güzelleme oluyor.


Hiç yorum yok: