Önkoyut: Soru sormak, muğlak bilgi yaratmak değildir. Yanıtsız soruları
sormak denli, sormamak veya başka türlü sorulmalarının kaydını tutmak daha
önemlidir: epistemolojik, informatik, kognitif açıdan: Bilgi toplumu çağının
kriteri budur.
Görmüş’ün bu metni, o açıdan muğlak-muğlak kalmakta. Soruları şunlar:
“Yeni '4. kuvvet' sosyal medya,
yeni 'sandık' meydanlar mı?”
Belki.
Öncelikle, ‘4. kuvvet’ değil. İktidar seçkinleri zaten 5 tane: İşadamları,
siyasetçiler, generaller, medyatörler, entellektüeller. 5,5.’su veya 6.sı olsa
olsa, ünlüler oldu.
5. kol / ordu (arm/y: yani ordu), sayılan casuslar, yani dezenformatörler,
zaten entellektüel kesimde yer alır. Medyatörler, casuslar gibi, dezenformatör
olarak şlev görmekteler.
‘Omo beyazı kuvvet’ sayılan iktidar yanlısı medyatörler, çok çok yanlış bir
tanımlamayla, neo-liberalizmin geldiği 1980’lerde icat edildi ve/ya keşfedildi
sanılıyor. Medya-entellektüel kırması oldukları için de, 4.-5. kuvvet melezi
sayılabilirler ama işin içine buçuklu ünlüler de katılmalı ki o zaman kaotik fraktallı buçuğun buçuğu hesap
oluşur.
Sosyal medya, burada kitle-entelellektüel lümpen kırması bir oluşum. İnternet, entellektüelleri bile feci
aptallaştırdı ve cahilleştirdi. İnsanlar, internette ikili sohbetlerde
olduğundan daha aptal ve cahil davranıyor, hoş tüm toplumsal ortamlarda öyledir
ya neyse.
ABD’yi yeni keşfetme olayı da var: Egruplar, 2000’de Türkiye’de bile,
bugünkü Facebook’tan ve Twitter’dan çok daha etmiliydi. Buradaki kalabalık ve
gürültü daha çok etki sanılıyor. Yani enternet, Türkiye’de Gezi olayları ile
başlamadı.
“Milyonların haklılık duygusu
meşruiyeti garanti eder mi?”
Hayır. Hitler’e oy vermişliğin ne yaptığını gördük. Alman halkı Hitler’e oy
verirken haklıydı.
“Yoksa Batı'nın yeni 'bon pour
l'orient'i bu mu?”
Bu, soru ve yanıt burada. Doğu-Batı sorununa, hala ve hala Tanzimat
kafasıyla bakmamız yazık. Ne biz ve asıl Doğu eski Doğu, ne de Batı artık eski
Batı. Bugün yeni bir Orta Çağ var, yani uygarlık
odağı (kültürel kıble) filan ortada yok.
Devam:
Bir bakalım, Görmüş’ün hiç yanıtı var mı?
Son tümcesi eğlenceli:
“Müslüman Kardeşler’in,
katliamlara rağmen barışçı gösterilerde ısrar etmesi karşısında Batı'nın bunu
hiç beklemediğini açığa vuran şaşkınlığı, bu cevabın ne kadar etkili olduğunu
göstermiyor mu?”
Hiç de bile: Müslüman Kardeşler’i ‘barışçı’ diye nitelemek, safdilliğin
ötesine geçer. ‘Ne halt yediklerini bilmiyorlar’ diye nitelemek, tarafsız
gözlem olur, o da belki.
Görmüş, kritik olgu olarak çok yanlış bir örnek seçmiş.
Seçilecek uygun bir örnek, Suriye’de Batı’nın, Doğu’nun ve Türkiye’nin zigzagları.
İç kuvvetlerin zigzagları zaten kayıtlı. Hepsi ne olmaktta? Bifürkasyon
diyagramları, yani kaosun haritası
olmakta.
Siz kaosun resmini yapamazsınız Abidin-Alper kardeşlerim... Ne de olsa,
aşırı devletçisiniz. Devletin kendiliğinden silindiği tarihsel anarşik dönemlerden birine girdiğimiz için tanımlarınız
baştan sona geçersiz... (Bu arada ‘anarşi = karmaşa’ değildir ve tersine de,
‘devlet = karmaşa’ olan çok yer ve zaman gözlenmiştir tarihte, bakınız ABD ve
şimdi.)
Görmüş’ün eksiği:
Atay ne demiş?:
‘Bir resim yaparız, için de kendimizi de yerleştiririz..’
Görmüş, ne resmi tam yapabiliyor, ne de kendini resimde görebilme yetisine
sahip. Hesapça tarafsız ya, o kalkıyor, kendini yersiz kılıyor.
Bu metin de, yersiz bir güzelleme
oluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder