Pazartesi, Ağustos 26, 2013

Tanıdığım Deliler

Arkadaş olabilecek denli bana yaklaşanların içinde, delilerle uslular birbirine yakın sayıda oldu sayılabilir. Üstelik bu, daha delilik ve deli doktoruna gitmek moda olmadan onyıllar önce böyle idi.

Tanıdığım delilerden şöyle bir demet olsun bari:

Malum eskiden mahallenin delileri vardı. Ben de onlardan çok tanıdım.

2 tanesi:

Bir: İzmir Balçova, 1970 gibi. Lakabı ‘boksör’ idi. Oldukça güçlüydü. Kapıyı çalar, aç olduğunu belirtir ve yemek isterdi. İştahı muazzamdı. Odun kırmak veya kömür taşımak gibi zor işleri, hiç yorulmadan yapardı. Bir gün perişan biçimde geldi. Birileri bunu sıkıştırıp dövmüş. Ağlayarak anlatmıştı. 11 yaşımdaki çocuk halimle, insanlardan utanmıştım. Sonra bir gün ortadan kayboldu.

İki: İzmir Alsancak, 1974 gibi. Emekli lise müdürü olduğu söylenen bir deli, yaz kış, kirli siyah paltosuyla, kendi kendine konuşarak, sokaklarda dolanırdı. Aktör George Scott’a benzerdi. Çocuklar peşinden ‘müdüür, koyayım paldır küldür’ diyerek koştururlardı. O da onlara küfrederdi. Sonra biz oradan taşındık.

Kardeşimin arkadaşı: Elektroşok yediğini ilk gördüğüm ve o günden beridir beni elektroşoktan nefret ettiren kişi. Elektroşoktan sonra iyileşti, doktor oldu ama deli doktoru değil.

Lise arkadaşım: Yaratıcıydı. Üst düzeyde tanınmış karikatüristlerdendi. Kemoterapi ile gönüllü gittiği elektroşok birleşince, onu beyin zombisi yaptı. Çok onyıldır hala öyle.

Sevgilimdi de, değildi gibi kişi: Telekinesis gibi paranoyaları vardı. Sonra okuldan atıldı. Sonra hostes oldu. Sonra zengin biriyle evlendi. İçeriden yeni çıktığım ilk birkaç gün içinde karşıma çıkıp, ABD’deki nikah töreninin davetiyesini vermişti. Çok gülmüştüm.

Eski başbakan torunu, eski bakan çocuğu: Bir gün öyle bir biçimde yaşamımıza girdi ki tam damdan düştü denebilir. Bir gece aynı yatakta yatıp da, sevişmediğim 2 kadından biri odur. Aynı zamanda, beni evsiz zamanımda 4 ay sokaktan korumuştu. Gönüllü elektroşok oldu. Kortizon dayadılar, epeyi kilo aldı. Son hali aşırı kiloluydu (kortizon öyle yapıyor). Yıllardır görmüyorum.

En acaip öykülü deli: Yıl 980 başı. Yurttayız. Bir Mauritiuslu, bir Pakistanlı, bir de ben, geyik yapıyoruz. Geceyarısı odanın kapısı gcırtıyla açıldı (valla gerçekten öyle). İçeriye, Quasimodo tipli biri girdi. Şizofrendi. Evden kaçıp gelip beni bulmuştu. Ona 1 hafta babalık yaptım. Sonra babası gelip onu buldu ve evine geri götürdü. Şizofrenmiş. Tedavi görmüş. Babası diplomat olmasını istiyormuş, çünkü o da öyleydi. Araya tedavisi girdi ve beni gördüğünde beni tanımadı.

Daha yumuşak benzer öykülü bir deli daha: O da diplomat çocuğuydu ve onun da babası onun da diplomat olmasını istiyordu. Oysa o dalgıç olmak istiyordu (valla öyle). Rivayete göre, sonradan diplomat olmuş. Tuhaf bir özelliği vardı: Elinde sigara donar kalırdı, 1 saat falan sonra, filme bıraktığı yerden devam ederdi.

Nişantaşı hastaları: Nişantaşı psikiyaristleri gibi, Nişantaşı delileri de var. Ben 2 tanesini tanıdım. Neredeyse, ellerinden tutup, hayatta girmeyeceğim yerler olan, Nişantaşı sokaklarında dolanıp, onları doktora götürür, dışarıda beklerdim.

Eski katatonik: Katatoniyi içeriden bilgi ile dinlediğim ilk kişi odur: Hareket etmek istiyormuş ama edemiyormuş. O na da dayamışlar elektroşoku ve ardından kortizonu. (Bu, delilere kortizon verme olayı, bir bizde var gibi, libido arttırmaya yarıyor hehalde, çünkü kronik ürtikerime deva olsun diye, günde 80 miligram kortizon dayadılar, 3 hafta kıçımın üstüne oturamadım, deli danalar gibi dolandım ortalıklarda.)

Sözü şöyle bağlayayım:

Çeyrek yüzyıldan fazladır seyyar sahhafım. Tanıdığım koleksiyonerler kümesi, cidden tımarheneye tıkılması gereken dozda tozutmuş, toplu delilik vakalarının en yaygın olduğu demografik örneklemedir bildiğim... Ancak bunlar, içeri tıkılacaklarına, legal deli sayılıp, üste bir de saygı görmekteler.


Hiç yorum yok: