Eratosthenes
MÖ 200 gibi, Dünya’nın küre biçiminde olduğunu önesürdü, yarıçapını ve
çevresini hesapladı. Yerküre’yi (veya bildiği bölümünü) enlemlerle ve
boylamlarla haritaladı.
Avrupa’nın
bu bilgileri kullanması MS 1500’ü falan buldu. Arada Araplar, hem dinen
Dünya’nın düz olduğunu kabul edip, hem de madeni rubu ile Dünya’nın yuvarlak
olduğunu kabul etmiş oldular, Dünya’nın yuvarlak olduğunu önesürenlerin
cezalandırılmasına da ses çıkarmadılar.
Madeni
rubu, çeyrek daire biçiminde bir madeni parça. Üzerinde, ölçekler ve yönler
var. Güneş’i kerteriz alarak, Yerküre’nin neresinde olduğunu hesaplayabiliyorsun
onunla.
Araplar’ın
ve İslam’ın Endonezya’ya deniz yoluyla 1400’ler-1500’ler gibi geldiği
düşünülürse, rubu daha çok Hint Okyanusu’nun batısında kullanılmış demektir.
Oysa
Tayvanlılar, ilkede yine bir rubu olan, bir kare içinde, köşeden köşeye 4
çeyrek çember saz kurgulu alet ile, batıda Madagaskar’a, doğuda Hawai’ye
gidebildiler. Bunu da MS 1000 gibi yaptılar.
MS 1000
gibi, Amerika’ya giden Vikingler’de de yarıküre mercekler olduğu ortaya çıktı
son zamanlarda.
Sorun,
bu teknolojik bilgilerin kaynağının neresi olduğu.
Vikingler,
kuzey-kuzey İpek Yolu ile Çin hakkında bilgi sahibi olmuş olsalar gerek.
Onların zamanında bunu becerebilecek tek uygarlık onlarınki çünkü.
Araplar
MS 600 gibi yükselişe geçtiğine göre, Eratosthenes bilgisine ilk onlar ulaşmış
demektir.
Avrupa
ise, 1400’lerde o bilgiye ulaştı.
Sonuçta
herşey; çember, onun parçaları ve çemberciklerden, yani matematikten oluşuyor.
Bir
şeyin düşünülmesi ile yapılması arasında, bu örnekte olduğu gibi, 1.800 yıl
geçebiliyor.
Burada 3
nokta var:
Bir:
Kuramsal ve uygulamalı bilgi ayrımı.
İki:
Aynı bilginin aynı uygulama alanında farklı kullanımları.
Üç:
Farklı kültürlerin aynı düşünce çekirdeğini çeşitlendirmesi.
(28 Mayıs 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder