Penguen
kapanacağını 1 ay önceden açıkladığı için, bu sürede tüm tepkiler ortaya çıktı.
O kadar
tepkiden aklı başında olabilen bir tek Vedat Özdemiroğlu’nun açıklaması çıktı.
Onun 2 saptaması üzerinden, bizim Türk karikatürünün bir dönemine ilişkin
saptamalarımız gelecek:
“Penguen'inki
ise, başka bir durum. Ekonomik zorluklar ya da hükümetin baskıları var ama bir
dergi “okuyucu bizi artık almıyor” diye ağlaşarak kurtarılmaz. Sen dergiyi
yaparsın, beğenirler, alırlar ve yaşarsın. Kişisel kanaatim, belki biraz ağır
olacak ama Penguen'in beyin ölümünün gerçekleştiği yönünde. O mizah tükenmişti
ve orada mesela Mustafa Satıcı, Özer Aydoğan, Barış Atar gibi elektrikli, genç
yeni solukların dergiden kesilmesi ile çöküş başlamıştı. Takımdan yıldız
oyuncuları keserseniz takım çöker.”
Penguen’in
beyin ölümü gerçekleşmedi, çünkü beyni yoktu ve kafası kesik tavuk gibi uzun
süre beyinsiz yaşayabildi bizce.
Artı,
derginin ana kadrosu, senaryo ve reklam gibi çok paralı alanlara girmiş uzun
süredir, bunu yeni öğrendik. Dergiyi devretmektense, yemez yedirmez, tavrı ile
kapattılar. (Diğer bir deyişle, aynı dergide 3 senarist birden kremalı pasta
yiyemedi.)
Selçuk
Erdem ve Erdil Yaşaroğlu, neredeyse 20 yıl aynı mizahı yaptılar. O kadarını
Oğuz Aral bile yapmadı, örneğin Avni’yi değiştirdi. Bu da bir etken.
Geleneksel
usta-çırak zinciri akışı son 10 yılda dağıldı. Yeni kuşaklar, 1970’lerdeki veya
1980’lerdeki gibi, mizaha saldırmadılar, başka alanlarda seyrettiler. Yaşlanan yumurtalar ise, bir zamanlar
nefret-sevgi (veya baba-oğul) ikilemi ile bağlı oldukları Aral’ın onlara açtığı
yolun onda birini yeni kuşaklara açmadılar. Diğer bir deyişle, uzun süredir yeni
kuşaktan biri, kendi özgün çizgisini geliştiremedi, 10 yıl çizip, hala 10
yaşındaki çocuk düzeyinde kalan çok aralarında.
Artı
Ot-Kafa çizgisi, karikatürden yazıya ağırlıklı geçiş ile, yeni bir trend oldu.
Bu çizgiyi yaratan kişi de, tüm sözü geçen dergilerde çalışmış olan Metin
Üstündağ. 20 yıl önce, onun çizgisi küçümseniyordu, o dayattı ve ticareten
kazandı. Şimdi, onun klişesini taklit eden 10 dergi var piyasada.
“Zamanla
tirajlar azaldı, kadrolar küçüldü. Gırgır'ın 80'lerdeki misyonunu 90'larda Leman
üstlendi. Penguen ve Uykusuz da Leman'dan ayrılan grupların çıkardığı
dergilerdir. Özetle, 80'lere Gırgır, 90'lara Leman damgasını vurdu. Ardından
kısa bir Penguen rüzgarı esti. 2000’lerde ise, ben orada yazmama rağmen
objektif konuşuyorum, belirgin olan Uykusuz mizahıdır.”
Eksi
bazı noktalar var:
Leman
değil. Limon.
Limon’u
Leman kılan durum, paranın balyoz yumruğu idi. O balyoz şimdi kadife içinde,
çizerlerin büyük piyasaya geçmesi ile aynen sürüyor.
Türk
karikatürünün beyin ölümünü gerçekleştiren asıl nokta, bu Uykusuz mizahı:
Tümüyle sözcük oyunu ve basit-altı akıl yürütmelere dayalı bir mizah. Ergenlere
bile, ancak 1 yıl hitap eder böylesi. Ergenler 1 yılda hızla büyüdüğü için,
ertesi yıl onlara da hitap etmez. Yaşanan bu.
+
Toplamda:
Bu
‘Uykusuz ve Yiğit Özgür’ mizahının, upuzun metinli mizahının modasının geçmesi
ile, semantik açıdan bomboş metinler içeren 10 dergi stilinin ‘karşılaştır-karşıtlaştır’ı
çok önemli.
Absürdün
illa ki boş-anlamlı-saçmalık olmadığını, bizim alaturka absürd karikatürcüler hiç
kavrayamadılar. Yiğit Özgür’ün 15 satırlık metin içerikli karikatürü de
anlamsız, şu anki Ot-Kafa metinleri de.
Yani:
Sanatsal
ifade, bir yerden başlamıyor, bir yere gitmiyor, bir yere de varmıyor artık.
Öyle ortada Mr. Brown hareketleri
saçmalıyor yalnızca.
Üstelik
eleştirilecek çook siyasal durum ve çook gündelik mizah konusu var.
Yani:
Bolluk,
Türk sanatını ve Türk karikatürünü batırdı. Eskiden bunu yokluk yapardı.
Çıkış:
Geçmişte
de, karikatürde veya başka sanat alanlarında bu türden tam çöküş dönemleri
yaşandı, geçildi, atlatıldı.
Kendi
hesabımıza, meydanın artık sanal fanzinlere kaldığını, tek başına derleme-seçki
fanzinler (ama albümler değil) yaratılabileceğini ve bunun da yeni bir yol
olduğunu savlıyoruz. (Matbu fanzin, kişisel seçim konusu.)
Nasıl ki
rahmetli Oğuz Aral kimsenin bakmadığı ve görmediği bir alanı karikatüre sokup,
olguyu 45 yıl taşıyabildiyse ve taşıtabildiyse, yeni kuşaklar da bunu
yapacaktır, bundan adımız gibi eminiz.
Aradaki
dönem ise, duralama, çürüme, mayalanma ve sentezlenme dönemi olacaktır.
(22 Mayıs 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder