2017
cumhurbaşkanı seçimlerinden önce politikada sosyalist ve merkez sağ 2 parti
üstündü. İlk tur seçimi, merkez ve uç sağ aday geçerek, ilk diyalektiği değilleyen
ikinci diyalektik durumu oluşturdu.
Kendini
merkez sayan aday, fransız emekçi hakları açısından uç sağ adaydan daha sağda
konumdaydı. Çünkü o, göçmenlere karşı ve bu da, fransız emekçisine yeni iş
alanı demek. Oysa merkezdeki aday, emekliliği mezara almak, hatalık measiyi
arttırmak gibi işler peşinde.
Bu
durumda, birinci diyalektik tez-antitez ikilisi, değillenerek ikinci ikiliyle
ayırtsızlaştı. İkinci diyalektikteki tez, antitezin tezlerini ve antitez tezin
tezlerini savunarak ayırtsızlaştı. İronik bir poliyalektik bu.
1789-1799
arasındaki sağcı-kralcı x solcu-anti-kralcı karşıtlığında taraflar, sonradan
karşılıklı konum değiştirerek ayırtsızlaştı.
1945-2015
arasındaki sağcı-solcu ayırtsızlaşması; Mitterand’ın israil’e atom bombası
teknolojisi vermesi, Mitterand, Sarkozy ve Hollande’nin uçkuruna gevşekliği (ki
bu durum, ABD’de başkan tasfiye etti), Hollande’nin Suriye’de sivilleri öldüren
emperyalistçilik oynayan sosyalistliği ile yaşandı.
Burada
önemli olan kırınımlaşma:
2017’de
ilk 4 aday, % 20-25’er oy aldı ve bu da, determinist modelde olamayacak
küçüklükte oy farkı demek oldu. Kimse de, ikinci turda Le Pen’e giden % 15 artı
oyu veren seçmenlerin bir bölümünün eski sosyalist parti seçmeni olduğunu
belirtmedi.
Yani,
seçmen kırınımlaştı:
1967’de
cüzdanı sağdayken vicdanı solda olan seçmenin, 2017’de cüzdanı solda vicdanı
sağda oldu.
Yani,
politikacılar eleştiriliyorsa, seçmen de verdiği oy için eleştirilir ve
yargılanır.
Yani
sağ-sol ayırtsızlığı, politikacılardan çok seçmenlerde.
Bu
açmazın çıkışı, Almanya’daki küçük, yeni, marjinal, farklı partilerle sağlandı
çoktan.
(11 Mayıs 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder