Çarşamba, Mayıs 17, 2017

Korkut Boratav'ın Siyasal Yorumlarının Değillenmesi

Alıntı ve yorum olarak gidecek.
+
“Sorunuz, bana, Türkiye medyasında haberci ve yorumcuların zaman zaman “seçmen” kimliğinden söz etme tarzını hatırlattı: “Seçmen koalisyon istedi… Seçmen AB’ye tam üyeliği destekledi…” gibi söylemler, ifadeler, tek bir iradeye sahip, adeta somut bir ‘seçmen’ şahsiyetinin var olduğu yanılgısına dayanır ve elbette yanıltıcıdır.”
Bu her seçimde olmaz ama bazı seçimlerde olur. Toplam oyların kesin bir istatiksel yönelim vektörü vardır. Bunu seçmen addedersin, addetmezsin ayrı konu. Örneğin 2017 referandumunda seçmen, her 2 tarafa da olumsuz mesaj verdi ve işin tuhafı 2 taraf da bunu üzerine aldı, yoksa AKP ortalığı 1 ayda düzlemişti çoktan, CHP de bu iç hesaplaşmalara giremezdi.
Tersine bakarsak: Obama’ya oy verenler, onun Suriye’de milyonlarca insanın canına okuyacağını bilmiyorlardı. Arap Baharı, özgürlükçü geçinen birinin özgürlüklerin ırzına geçmesinin tarihçesi olarak tarihe geçecek.
Boratav’ın bunu ayırsayamamasına veya bilmemesine çok şaşırdım.
+
“… proletarya bir sınıf olarak varlığını sürdürdükçe tükenemez.”
Çok totolojik bir önerme olmuş ve geçersiz de aynı zamanda.
1789 ertesinde aristokrasi belki varlığını sürdürdü ama tükendi de, gücü tükendi yani. Keza köylü-çiftçi sınıfı da öyle oldu. Şimdilerde de bürokrat-teknokrat orta burjuva sınıfı tükenmekte ve onun yerini infokrat-kognikrat orta burjuva bir sınıf almakta.
Boratav’ın sınıfların ve alt-sınıfların yer değiştirme ve iç dönüşüm tarihini daha iyi bilmesini beklerdik.
Not: Bu arada, küçük burjuvazi ve büyük burjuvazi / kompradorlar / oligarşi arasında nadiren çıkar birliği olduğu bilgisini de eklemek gerek. Yani, aynı sınıfa dahil olan / edilen  alt-sınıflararası da sınıf mücadelesi oluyor, oldu da.
+
“Türkiye toplumunun gelişkinlik düzeyi, coğrafî, toplumsal çok sesli, çok renkli niteliği, tek lidere bağımlı, açıkça faşizan bir siyasi yapı ile uyumlu değildir.”
Duble geçersiz bir önerme.
Türkiye toplumunun gelişkinlik düzeyi ile tek adamlığı kabul etmesi arasında istatiksel bir ilinti olmayabilir. Yok gibi de. Çünkü, kezlerce tek adamlık yaşadık.
Faşizan siyasi yapı, 1920’de İtalya’da, 1930’da Almanya’da olduğunda, onların gelişkinlik düzeyi epeyi yüksekti.
Klasik burjuva demokrasisi tarihi açısından bakarsak, tek adamlık Fransa’da kralcılık ve anti-kralcılık yollarının tükenmesine karşılık olarak, diktatör Napolyon ile üçüncü yol olarak tarihe girdi. Şimdilerde ise, 1980 ertesiki demokrasi sahtekarlıkları silsilesinin sonucu olarak, sağ-sol ayrımının anlamsızlaşması ertesiki siyasal arayışlar olarak tezayür etmekte. Kimi küçük-yeni-farklı-marjinal partiler arıyor, kimi bildiğimiz klasik-faşizan-diktatör yola geri dönüyor, kimi yanılmış devlete kayıyor, vd. Türkiye’deki gidiş de bu panoramanın parçası: 70 yıllık çokpartililik oyunu bitti.
Ek: Bizce bu tek adamlık oyunu, bir ara dönem. Çünkü, AKP’nin bittiğini önce AKP’liler biliyor ve tek adamlığı onun için denediler. AKP ertesindeki dönemde, tek adamlık dahil birçok eski kurum elden geçirilecek ve bu da, 2. Cumhuriyet kuruluşu öncesindeki bir restorasyon / reformasyon dönemi olabilecek.
+
Çıkış:
Okumalarımızda, en çok da Birikim-İletişim okumalarımızda gördüğümüz biçimde, eski kuşaklar (ki buna 1978’liler de dahil artık ve hatta 1988’li Yüksel Taşkın da) dogmatik söylemleri bırakamıyorlar bir türlü. Yeni olayların bilgisini öğrenmiyorlar. Böylelikle plakları takılıp kalıyor.
Boratav’da da plak takılı. Eski bildiklerini yineleyip duruyor. 1980-2010 arasının tarihsel-epistemik artı-değerlerinden bihaber. Global konjonktürü ABDxSSCB’de takılıp kalmış. Rusya’nın ve Çin’in hileli rolde kapitalist tarafta oynadığı son 25 yılı algılayamamış.
Bizce, Boratav’ın ciddi bir özeleştiri sürecine gereksinim var. Huzurevi de bir seçenek olabilir.
Sonsöz:
Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur.
Ve artı:
En akıllısı Deli Bekir, onu da köstekle yatır.

(17 Mayıs 2017)

Hiç yorum yok: