Dürüstlüğü
için tebrikler.
Ya da
kendine aymadığı için şaşkınlıklar.
Bu
kadına banalite çok yakışıyor.
Tam bir
Suzan Avcı ifadesi var yüzünde.
Sesi
alaturka-arabesk söyleyebilecek kıvraklıkta ve yanıklıkta.
‘İstanbul
Kırmızısı’ onu ünlü yaptı tamam ama bu şarkı, onun asıl yüzü, sesi, rengi
olmuş.
Bir
pavyon şarkısı edası, pavyon ekosu efekti var şarkıda, ‘a capella’ bile
olabilirmiş rahatça.
Fonda
mug değil, viyolonsel olsa, daha uyarmış gibi.
Nasıl ki
Sıla, Sezen’den 40 yıl sonra çıktıysa, Gaye Su Aksu da, Nesrin Sipahi’den ve İnci
Çayırlı’dan 40 yıl sonra çıktı.
Ancak aracman-alaturka
türü bizde kullanılmadı. Samime Sanay, o işi kıvıramadı ve günümüze doğru 30
yıl öncesinde bir yol açamadı.
O
nedenle güftelerinde epeyi bir osmanlıcalaşma yaşamak zorunda kendisi. Ve
absürdü de seyreltmek durumunda.
Dilerim
kendisi, Ceylan Ertem’in yaşadığı armut dibine düşer durumuna düşmez.
Gerçekten:
Kendisine
başarılar diliyorum. Umutla da izleyeceğim gidişatını.
Çünkü:
Su sesi,
para sesi (hışırtı değil, şarıltı), kadın sesi.
(22 Mayıs 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder