Cumartesi, Mayıs 06, 2017

Suriye Bölünürken

Son anlaşmayla Suriye’nin bölünmesini taraflar kabul etmiş oldu. Esed’in kalması da kabul edilmiş oldu. ABD masada yoktu ve muhalifler de anlaşmayı reddetti.
Ortay çıkan politik ve askeri momentin yorumları farklı farklı.
Çatışmasızlık bölgeleri şunlarmış:
“Türkiye Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada çatışmasızlık bölgeleri "Suriye'nin İdlib vilayetinin tamamı, Lazkiye, Halep ve Hama vilayetlerinin belli bölümleri, Humus vilayetinin belli bölümleri, Şam/Doğu Guta bölgesi ve Deraa ve Kuneytra vilayetlerinin belli bölümleri" olarak açıklandı.”
ABD iyice dışlanmış:
“Rus haber ajansı TASS'ın haberine göre, çatışmasızlık bölgeleri ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyonun savaş uçaklarına da kapalı olacak.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, TASS'a yaptığı açıklamada "Çatışmasızlık bölgelerinde havacılık faaliyetleri, özellikle de koalisyon güçlerinin, öngörülmüyor. Önceden bildirerek ya da bildirmeyerek" ifadelerini kullandı.
Temsilci, "Koalisyon uçaklarının faaliyet gösterebileceği tek yer Irak Şam İslam Devleti'nin hedefleri", dedi.”
Bu, uygulanabilir mi?
Bizce hayır.
Ancak, ABD’yi takmayan askeri durumlar ortaya çıkıyor. Önemli olan bu.
ABD ne yapabilir peki?
Hiçbirşey.
Türkiye içinse durum değişti:
“Bu, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için büyük bir risk. Ancak anlaşma, geçici bir çözümün garantörü dış güçlerin ilk kez bir hedefi gerçekleştirmek uğruna risk alacakları anlamına gelecek.”
Bu Batılılar durumu gerçekten kavrayamıyor:
Türkiye, şu an zaten 2 ülkede 2 cephede savaşta. Bu da, içeride 2 cephede terör demek. Bu durum, 2 yıldır böyle.
Türkiye, ABD askerlerini vurabileceğini bile açıkladı. Anlaşma, Rusya’nın da bunu yapabileceğini ima ediyor.
Sonuçta genel durum, tarafların sürekli taraf değiştirdiği, köşe kapmaca oyunu gibi oldu çıktı.
Türkiye buna zaten alışık ama ABD değil. Zaten anlaşmanın amacı, ABD’ye bölgeden deheleyelim, aramızda anlaşsak da olur, anlaşmasak da, anlayışında.
Aranot: Türkiye’nin emperyalistleşmesi sürecinin, Türkiye’yi bir neo-koloni / neo-vassal kılan 35 yıllık bir neo-globalist neo-liberalizmin ardından, bu projenin başındaki kişinin tek adamlığa soyunup, bunu beceremeyen yarı-otoritesi altında başlaması ironik oldu. Aklımıza Kadı Burhaneddin Beyliği ve öyküsünün sonu geliyor.
Yani, tarihte bu tür durumlar ne ilk, ne de son.
Eğer 100 gün, 1.400 günün bir göstergesiyse, Trump başkanlığı kıvıramadı ve kıvıramayacak. Savaştan ve yıkımdan gerçekten hiç anlamıyormuş. Kendini hala, ‘Çırak’ programında emir veren patron sanıyor.
Çöküş dönemlerinin bir göstergesi göç dalgaları ise, bir diğer göstergesi de bu türden tuhaf politikacı öyküleri.
En son ve en önemli kriter ise, halkın aşırı borçlanması. Borçlar nedeniyle hapishanelerin dolması. Antik Yunan’da da böyle oldu, Roma’da da.
Suriye’nin bölünmesi bir çöküş döneminin devrilen küplerinin en önemsizlerinden birinin kırılıp dökülmesi yalnızca yani.
Çok parçalıyken veya iç savaştayken dış-emperyalist olan ülkeler de var tarihte ama Suriye onlardan olamaz gibi.

(5 Mayıs 2017)

Hiç yorum yok: