Marx,
Darwin ve Freud, öyle ya da böyle Malthus’çudur. Temel parametrelerinin
ortalıkta yetersiz bulunduğunu varsayarlar. Marx için bu meta, Darwin için sağ
kalacak yiyecek, Freud için ise sekstir.
Yani,
üçü de üretimin tüketimden çok olduğu bir durumu tahayyül edemedi.
Malthus’un
konuyla ilgili ana eseri, 1790 tarihli.
Onun
antitezi olan Verhulst denklemi ise, 1830 tarihli, yani Komünist Manifesto’dan
epeyi öncesi momentli. Ancak Marx, öyle ya da böyle Malthus’u anarken,
Verhulst’u bilmez gibidir.
Bu
durum, Darwin ve Fredu için de geçerlidir.
Verhulst’a
göre bir parametre kendi kendini sınırlar:
Marx
için, meta üretiminin meta üretimini (azalan girdiler nedeniyle) durdurması
gibi.
Darwin
için, güçlünün sağ kalmasının güçsüzlere de yer açtığı ve güçsüzü daha güçsüze
doğru çektiği gibi.
Freud
için, onunla eşzamanlı olarak, cinsel haz sınırlılığına karşı, vibratörün icat
edildiği gibi.
Dönelim
asıl konumuz, Marx ve Malthus’a:
Proletarya
diktatörlüğü ile İngiliz İmparatorluğu doğrulaması ayırtsızdır ve bu, Marx’ı Malthus’çu
yapmıştır.
Bu
düşünce parçalarını, Dünya’da milyarlarca kişiyi etkileyen temel ideolojilerin,
en basit gerçekleri nasıl yok saydığını, nasıl güneşi balçıkla sıvamaya
kalktığını ama bunu beceremediğini ve dolayısıyla da marksizmin nasıl bir din
durumuna dönüştüğünü açımlamak için yazdık.
(25 Mayıs 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder