Fotoğraf,
görsel algımıza, duyumuza, duyu-dilimize dayalı bir sanattır.
Görmek
doğrudan değildir, dolaylıdır. Rengi, biçimi, uzaklığı, devinimi ayrı ayrı
görürüz, sonra onları zihnimizde birleştiririz. Bu bebeklikte öğrenilen bir
şeydir. Doğuştan kör olup, sonradan ameliyatla gözleri açılanların bir bölümü
bu senkronizasyonu, yani görmeyi hiç öğrenemezler.
Ayrıca
biz aslında; yeşili, maviyi ve kırmızıyı görürüz renk olarak, sarıyı ve
diğerlerini değil. Zihnimiz onu bu 3 renkten üretir. Doğrudan sarı renk göremiyoruz
yani.
Bu,
fotoğraf için de böyle:
Bugün
fotoğraf kuralları olarak anlatılan epeyi şey, nöroloji bilgilerinin tersi
yönde, çünkü fotoğrafçılar zahmet edip görmenin fizyolojisini öğrenmiyorlar.
Bilimsel
bilgi, % 99,99 sanatsal bilginin üzerinde ve ondan önce gelen doğruluktadır.
Artı
görsellikte dolaylılık zamanda da mekanda da vardır:
Yavaş ve
hızlı çekimleri sinemada kullanırız. Fotoğrafta ise, çok hızlı olduğu için
ayırsayamadığımız devinimleri, aynı kareye süperpoze ederiz.
Keza,
teleskobik ve mikroskopbik fotoğraf olmasa, ne gökadaları, ne de mikropları
göremeyiz.
Örneğin,
renkli olarak gördüğümüz gökadalar aslında renkli değildir, yani biz onlara
uygun bir uzaklıktan baktığımızda, bir bakışta renk göremeyiz. Fotoğraftaki
renk, çok uzun süreli pozlamalarla elde edilmiştir. Bir bölümü de yanlış
renktir (false color).
Ancak
tüm bu saydıklarımız doğurdan bilgi olmasa bile, gerçekçi bilgidir ve
gerçekliğin modelini oluşturmamızı sağlar.
Daha da
ileri gidersek:
Nasıl ki
Bruegel’in resimleri gerçekçiyse ve aslında onlarca anlık-karelik resim / fotoğraf
karesinin süperpozesiyle oluşturulmuşsa, fotoğrafta da bu yapılabilir. Bununla
montaj-kolaj birbirine karıştırılmamalıdır. Bu daha çok, gökadaların uzun
süreli pozlamalarının ve değişik açılı görüntülerinin fotoğraf yazılımları
aracılığıyla tek kareye dönüştürülmesidir.
Kaldı ki
21. Yüzyıl’daki Bilgi Çağı’nda, gerçeğin ve gerçekliğin bir modeli, fotoğraf
çekmeye başlamadan önce de, zihnimizde oluşmuş olabilir ve biz tümdengelimsel
bir fotoğraf yaklaşımı kullanabiliriz. Zihnimizdeki modeli fotoğraflaştırırız,
tabii açıklama notunun da olması koşuluyla.
Argüman:
Birbiri
içine ve/ya içinden geçebilen birden çok gerçeklik modeli olabileceği
kanısındayız. Bilimin doğrucu ve sanatın güzelci yaklaşımı bunun için ikili bir
örnek (bu durumda düşüne iyi kalıyor).
Dolayısıyla,
bizim gündelik yaşamın kültürolojisi olarak Kuburkent 2017 projemizle, Homo
Posterus savımız ve projemiz çelişmez ve çatışmaz.
Hannah
Arendt’in şeytani kötülüğün sıradanlığısı ile Heidegger aşkı da öyle.
Çıkış
vektörü:
Kendimizden
ve başkasından verdiğimiz bu örnek ikilemesi, düşün terimleriyle aşkınlığa ve
içkinliğe yönelik 2 vektörü imler.
Gerçekçilik
ve dolayım, her 2 yöne de ayrı ayrı veya birarada doğrultulmuş olabilir.
(4 Mayıs 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder