21.09.19, 12:20.
Momentlerim
Bu kışı
eşyasız ama ısınan bir evde geçireceğim gibi.
Ölmeyeceğim
yani.
Sürünebilirim
ama.
Son kış
3, yaz 2 olarak, 5 grip ve 1 yıl.
Moralim
bozuk, denebilir mi, emin değilim.
Yıkık
değil ama.
Otoimmünolojiyi
kurtarmıyor ama.
Ölüm
korkum giderek soğuyor, giderek büyüyor, giderek libidomu geçiyor.
Yazmaktan
vazgeçebileceğimi görmüştüm ama algıda biraz yanılgı varmış. Yazmaya geri
dönünce, tek yaşama nedenimin yazma olduğunu açıkseçik gördüm.
Yazdıklarımın
önemli bir bölümünün ben öldükten hemen sonra (2 yıl içinde diyelim)
silineceğini gördüm.
Miraşçım
yok. Manevi mirasçı, artçı anlamında. Yeğenim ve eski partnerim yazdıklarımla
ilgilenmiyor.
Bu
konuyu düşünmeye katlanabildiğimi görmek beni şaşırtıyor.
Çünkü
bu, ‘Charly / Algernon’a Çiçekler’ gerizekalılaşmasından da, daha geri bir
duruma karşılık geliyor.
Sorun,
geriye kalmış gibi görünen 23 yılı nasıl geçireceğimde.
Türkiye’yi
terketmek tasfiye edildi. Hatta İstanbul’u terketmek tasfiye edildi. Yaşam,
bunları tasfiye etti yani.
Geriye
de bir mekan kalmıyor ama.
Yuvarlanan
taş yosun tutmuyor değil, parçalanıyor ama.
Evsiz.
Mülksüz.
Okuduğum
kitaplar, öykünün bu kadar ileri derecesini / adımını yazmıyordu.
Son 10
yıldır yaşadıklarım beni şaşırtıyor.
Zaten,
biyografisi yörünge-dışı veya astandart nekrografili biriydim. Şimdi ve artık neyim,
bilemiyorum.
50-59
yaş arasınınn, günde 4, yılda 1.400 metin, 3 bin sayfa, temposuna, tekdüzelik
anlamında geri döndüm gibi. Aynı konuları yazıyorum gibi.
Kürt
konusu tükendi, 3. Dünya Savaşçıkları konusunun yeni adımları işin içine girdi
gibi.
Bunları
yazmaktan sıkıldım ama bunları benden başka benim gibi yazan da yok. Birisinin
böyle yazması gerekli yani.
Gerçek
iç savaş ve gerçek ekonomik kriz gelebilir gibi.
O zaman,
bu (bedensel ve zihinsel) sağlıksızlıkla ne yaparım, hiç mi hiç bilmiyorum.
TC’nin
en okumuşları bile, inanılmaz bir inkar kültü tapınımı ve histerisi içindeler.
Oysa asıl kriz, onları tam ortadan vuracak.
Yine de,
üzerimdeki belaya gücümün yetebildiği, kendime tepişmeyle de olsa yer
açabildiğim bir noktaya, ancak 60 yaşımda olsa da, ulaştım nihayetinde.
Erken ölen
zengi arkadaşlarım beni hem ağlatıyor, hem güldürüyor.
Dedim
ya:
Şeytan’ım
beni yaşatıyor, bakalım bu yaratık ne kadar daha sürünebilir?, diye…
Ateist
topal karıcna, sürüne sürüne mezarlık yoluna doğru ilerliyor sonuçta..
1 yorum:
Ben okuyorum üzülme
Yorum Gönder