Girizgahlar:
Müslümanlar,
İslam var olduğundan beridir, hiçbir zaman tek bir devlet veya tek bir kültür
olmadılar ve/ya olamadılar. Dakka bir, gol bir, İslam’da iç savaş hep
varolageldi yani.
Klasik İslam
kültüründe Gazzali x İbn-i Sina ikilemi
var, bunlara harici olarak eklemlenen tüm tasavvuf
geleneği var bir de.
Son
sekiz yüz yıldır da İslam kültürü uykuda, Orta Çağ’da, her neyse onda.
Karlığa
bu durumu yok saymış. Bildiğimiz, Tanzimat ikilemi olan Hristiyan x İslam ve
Batı x Doğu ikilemine olayı kilitlemiş.
“İslam
Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri kitabınızda, Gazali’ye karşı İbn Rüşd’ün
felsefeyi savunan Tehafüt’üt-Tehafüt adlı eserinin 17. Yüzyıl Avrupa’sında 12
defa matbaada basılıp yayıldığını, Osmanlı kütüphanelerinde ise sadece 4 tane
el yazması bulunduğunu yazıyorsunuz. Bu tabloyu nasıl okuyalım?
Bu
tespit, İslam dünyasındaki zihin tıkanıklığının nasıl başladığını ve zamanla
hangi noktaya geldiğini çok açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Batı
dünyası, 13. Yüzyıl’dan itibaren İslam düşüncesinin temel kaynakları Batı
dillerine çevrildikten ve başta Kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd ve İmam
Gazzali gibi İslam düşünürleri, Batı içine düştüğü dogmatik ve skolastik
uykusundan dünyasında tanındıktan sonra uyanmış ve Rönesans’a doğru hızla yol
almaya başlamıştır.”
Bu
saptama, Dünya Sistemi’ni bilmiyor ve tarihi eksik biliyor.
Avrupa
tarihinde 4 engizisyon ve 4 rönesans var. Burada söz edilen, sonuncu rönenans,
Aydınlanma yani.
+
“Kindi,
Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd ve İmam Gazzali gibi İslam düşünürleri, Batı içine
düştüğü dogmatik ve skolastik uykusundan dünyasında tanındıktan sonra uyanmış…”
Tam
tersi: Bunlar sayesinde skolastik uyku bitti. El tokadı yediler yani. Ancak, bu
el tokadını Araplar 600 yıldır yiyorlar ama bir türlü uykularından
uyanamıyorlar: üstelik, islam kültürünü başlatanlar onlar ama o Araplar bu
Araplar değil tabii.
En acımasız
konu ve asıl dert şu ama:
Osmanlı-Türkiye
açısından konu, Tanzimat’tan beridir şu ya da bu biçimde parçalı olarak çözülüd
ve Batı’nın desteklediği muhafazakar kültür bu batılılaşmaya hep karşı çıktı. Karlığa da o cenahtan.
Türk-İslam,
hesapça 300 yıldır çözüm arıyor ama üstünde oturduğu sandalyeyi kaldıramıyor
tabii ki.
+
“İslam’da
felsefe kurumlaşmadı, diye yazıyorsunuz. Bu ne demek? Felsefe lazım mı?
Varlığı
bir bütün halinde algılayıp yorumlamanın en önemli araçlarından birisi olan
felsefe, elbette ki önemli ve lüzumludur.
Çünkü felsefe bize doğru, sağlıklı, tutarlı ve yeterli düşünmenin yolunu
ve yöntemini gösterir. Muhataplarını doğru bilgiler ve tutarlı fikirler ile
besleyip tatmin edemeyen düşünce ve inanç sistemleri kalıcı ve uzun ömürlü
çözümler üretemezler.”
Felsefe,
Batı’da da kurumlaşmadı. Felsefe, milyonda birlerin uğraştığı bir alan
yalnızca.
Yorumlama,
mantığın işi ama mantık, artık felsefenin değil, bilimin alanında kalıyor.
Ötekisi, kelam oluyor yalnızca.
+
“Bugün
Müslümanların zihni bir aydınlanma için en çok nelere ihtiyacı var?
Bugün
İslam dünyası, her zamankinden daha fazla köklü bir zihniyet değişimine ve
kapsamlı bir aydınlanmaya muhtaç. Uzun lafa gerek yok, bugün her konuda daha
çok çalışmak, daha çok bilgi elde etmek, daha çok şeffaflık, daha çok özgürlük,
daha çok istişare ve daha çok demokrasi. Belki içine düştüğümüz durumun farkına
varmamıza sebep olur ve yeni bir medeniyet bilinci oluşturarak yeniden
dirilişin kapılarını aralamamızı sağlar.”
Adama
sorarlar o zaman:
Peki,
bunları yapanları neden öldürüyor, yurtdışına sürüyor, hapse atıyorsunuz?
Ya da:
Bunları
Erdoğan’a söyleyebiliyorlar mı?
Ya da:
Lütfen takıyyeyi bırakın ve dürüst olun artık.
(20 Ağustos 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder