Salı, Ağustos 20, 2019

Bekir Karlığa: Müslümanlar’a yeni bir medeniyet bilinci lazım


Girizgahlar:
Müslümanlar, İslam var olduğundan beridir, hiçbir zaman tek bir devlet veya tek bir kültür olmadılar ve/ya olamadılar. Dakka bir, gol bir, İslam’da iç savaş hep varolageldi yani.
Klasik İslam kültüründe Gazzali x İbn-i Sina ikilemi var, bunlara harici olarak eklemlenen tüm tasavvuf geleneği var bir de.
Son sekiz yüz yıldır da İslam kültürü uykuda, Orta Çağ’da, her neyse onda.
Karlığa bu durumu yok saymış. Bildiğimiz, Tanzimat ikilemi olan Hristiyan x İslam ve Batı x Doğu ikilemine olayı kilitlemiş.
İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri kitabınızda, Gazali’ye karşı İbn Rüşd’ün felsefeyi savunan Tehafüt’üt-Tehafüt adlı eserinin 17. Yüzyıl Avrupa’sında 12 defa matbaada basılıp yayıldığını, Osmanlı kütüphanelerinde ise sadece 4 tane el yazması bulunduğunu yazıyorsunuz. Bu tabloyu nasıl okuyalım?
Bu tespit, İslam dünyasındaki zihin tıkanıklığının nasıl başladığını ve zamanla hangi noktaya geldiğini çok açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Batı dünyası, 13. Yüzyıl’dan itibaren İslam düşüncesinin temel kaynakları Batı dillerine çevrildikten ve başta Kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd ve İmam Gazzali gibi İslam düşünürleri, Batı içine düştüğü dogmatik ve skolastik uykusundan dünyasında tanındıktan sonra uyanmış ve Rönesans’a doğru hızla yol almaya başlamıştır.”
Bu saptama, Dünya Sistemi’ni bilmiyor ve tarihi eksik biliyor.
Avrupa tarihinde 4 engizisyon ve 4 rönesans var. Burada söz edilen, sonuncu rönenans, Aydınlanma yani.
+
“Kindi, Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd ve İmam Gazzali gibi İslam düşünürleri, Batı içine düştüğü dogmatik ve skolastik uykusundan dünyasında tanındıktan sonra uyanmış…”
Tam tersi: Bunlar sayesinde skolastik uyku bitti. El tokadı yediler yani. Ancak, bu el tokadını Araplar 600 yıldır yiyorlar ama bir türlü uykularından uyanamıyorlar: üstelik, islam kültürünü başlatanlar onlar ama o Araplar bu Araplar değil tabii.
En acımasız konu ve asıl dert şu ama:
Osmanlı-Türkiye açısından konu, Tanzimat’tan beridir şu ya da bu biçimde parçalı olarak çözülüd ve Batı’nın desteklediği muhafazakar kültür bu batılılaşmaya hep karşı çıktı. Karlığa da o cenahtan.
Türk-İslam, hesapça 300 yıldır çözüm arıyor ama üstünde oturduğu sandalyeyi kaldıramıyor tabii ki.
+
İslam’da felsefe kurumlaşmadı, diye yazıyorsunuz. Bu ne demek? Felsefe lazım mı?
Varlığı bir bütün halinde algılayıp yorumlamanın en önemli araçlarından birisi olan felsefe, elbette ki önemli ve lüzumludur.  Çünkü felsefe bize doğru, sağlıklı, tutarlı ve yeterli düşünmenin yolunu ve yöntemini gösterir. Muhataplarını doğru bilgiler ve tutarlı fikirler ile besleyip tatmin edemeyen düşünce ve inanç sistemleri kalıcı ve uzun ömürlü çözümler üretemezler.”
Felsefe, Batı’da da kurumlaşmadı. Felsefe, milyonda birlerin uğraştığı bir alan yalnızca.
Yorumlama, mantığın işi ama mantık, artık felsefenin değil, bilimin alanında kalıyor. Ötekisi, kelam oluyor yalnızca.
+
Bugün Müslümanların zihni bir aydınlanma için en çok nelere ihtiyacı var?
Bugün İslam dünyası, her zamankinden daha fazla köklü bir zihniyet değişimine ve kapsamlı bir aydınlanmaya muhtaç. Uzun lafa gerek yok, bugün her konuda daha çok çalışmak, daha çok bilgi elde etmek, daha çok şeffaflık, daha çok özgürlük, daha çok istişare ve daha çok demokrasi. Belki içine düştüğümüz durumun farkına varmamıza sebep olur ve yeni bir medeniyet bilinci oluşturarak yeniden dirilişin kapılarını aralamamızı sağlar.”
Adama sorarlar o zaman:
Peki, bunları yapanları neden öldürüyor, yurtdışına sürüyor, hapse atıyorsunuz?
Ya da:
Bunları Erdoğan’a söyleyebiliyorlar mı?
Ya da:
Lütfen takıyyeyi bırakın ve dürüst olun artık.
(20 Ağustos 2019)

Hiç yorum yok: