Perşembe, Ağustos 15, 2019

Mental ve Kültürel Konfüzyon ve Regresyon: Yrd. Doc. Dr. Garip: Türkiye siyasetinde Kürtler aktör değil faktör


Önaçıklama: Kendisini adını ilk kez duyduk ama ünlüymüş, kendisini o yüzden yazdık.
Ne demek şimdi bu?
Özne değil de, nesne mi?
Aktif mi, pasif mi?
Belli değil.
Kavram konfüyonu bu işe. Söslü söz var ama. Kendini okuyutuyor ama.
Alıntı:
“Yani Kürtler, aslında bir aktör değil, siyasetin faktörleri (Kürt Faktörü) durumundadır. Kürtlerarası birliktelik, ulusal temelde olmadığı sürece, sorunun siyasal bir çözümü yoktur.”
Bu, hem konfüzyon, hem regresyon.
Siyaseten, Kürt aktörü ile, Kürt faktörü fiilen ayırtsızdır.
Kürtler, zaten tanım olarak birleşik bir ulus değildir, ortada Zazalar ve Ezidiler var.
Sorunun zaten siyasal bir çözümü yok, savaş durumu var yalnıca. Olsaydı, 35 yıldır kullanılırdı.
+
Son dönemlerdeki yazılarınızdan dolayı, size Kürt sağcısı diyorlar. Bunun bir hakaret olmadığını mı düşünüyorsunuz, yoksa Kürt sağcısı olmadığınızı mı?
Kürt sağcısı değilim. Marksist bir ekolden gelen ama Marksizm’i ve solu ağır eleştiren biriyim. Hayır, bu bir hakaret değil, çünkü sağcı olmak kötülükle eş tutulamaz. Ayrıca insan haklarını, özgürlükleri savunmak solun tekelinde değildir. Örneğin; totaliter sosyalizm de sağ özgürlükçü ve insan haklarının savunucusuydu. Birçok sağ diktatörlüklerde ise, sol daha özgürlükçü ve insan haklarının savunucusuydu. Ya da bir dini lider olarak Dalai Lama özgürlükleri çok iyi savunan bir insandır.”
Oğ yeğ. Kafa yapan kokteyl gibi, karıştır babam karıştır.
Dalai Lama öyküsü, çok acıklı bir öyküdür. Siyaset için kullanılamaz.
“…totaliter sosyalizm de sağ özgürlükçü ve insan haklarının savunucusuydu…”
Bu neyin kafası?
Livaneli metnimizde, temel insan haklarının, ne sağın, ne de solun tekelinde olmadığını savunduk. Bu, anarşizmin sağ-sol ekseni dışında olması gibi bir durum.
+
“Kürdistan’da ise protez akıl, sadece zavallılaştırmaya değil aynı zamanda kendi kendini kolonize etmenin aracıdır.”
Selim Temo, Kürtler için, ‘oto-asimilasyon’ kavramını kullandı. Bu kişi de, kendi kendini asimile edenlerden.
Kürtler’e Anter ve Temo yeter de artar bile. Ahmed Arif de var geçmişlerinde, kendini inkar eden Cemal Süreya da.
+
“Bu restorasyon, Kürtler için «Türkiyelileşme» olarak formüle edildi. Oysa Türkiye’deki problem, inkâr üzerine kurulmuş olan bir toplumsal sözleşmedir.”
Bak bunlar geçerli.
Da aten o nedenle siyaset yok, savaş var.
Adamımız ise, savaş üzerine hiçbir düşünceye sahip değil.
+
Çıkış:
İnanılmaz ama kazara Kürtler devlet olsa, bu insanlar onların kültür bakanı olacak durumdalar. Bunların savunacağı ve yaratacağı kültür, Kürtler’i kubura ve kabire sürer, tıpkı politikacılarının şu an sürdüğü gibi…
Yazık, yazık ki çok yazık…
(15 Ağustos 2019)

Hiç yorum yok: