Bir
alıntı:
“1939
yılında Nazi yönetimi, idam edilen tüm mahkumların cesetlerinin, anatomik
çalışmalar için en yakındaki tesislere intikal ettirilmesi talimatı veren bir
yasa çıkardı.
Bu dönem
içerisinde Pernkopf, günde 18 saat çalışarak, bedenleri parçalara ayırdı. Bu
işlem sırasında bir grup çizer, kitaptaki görselleri oluşturuyordu.
Kayıtlar
bazı aralıklarda, kurumdaki ceset fazlalığı nedeniyle idamların ertelendiğini
gösteriyor.
Harvard
Tıp Fakültesi'nden Doktor Sabine Hildebrandt, kitaptaki 800 bedene ait
çizimlerin en az yarısını siyasi mahkumlar oluşturuyor.”
(Not:
Son paragraftaki gramer hatası, özgün haber metninde mevcut. Düzeltilmedi.)
Konunun
2 yönü var:
Deontoloji
(tıp ahlakı) ve felaket yönetimi.
Önce
deontoloji:
Naziler
ve Hitler, seçilerek geldiler. Eğer, onların yaptıklarından dolayı birileri
yargılanacaksa, onlara oy verenler de yargılanmak durumunda. Ki zaten bu konu,
çok tartışıldı. Almanlar’a ceza olarak, yıkılmış Almanya’yı olduğu gibi
bırakmak da düşünüldü. Sonuçta, Almanya bugün 4. Reich’a doğru gidiyor (3.
Reich Nazi rejimiydi).
Bugün,
Çin’de yılda yaklaşık 10 bin kişi, uyuşturucu suçları nedeniyle idam ediliyor
ve organları satılıyor, devlet malı olarak yani. Bunun da, deontolojisi
tartışmalı. Çin yönetimi seçilerek gelmedi. Peki, bu durumu değiştirir mi?
Tıp, suç
işler mi veya işlenmiş suç sonucu gelen bilgileri kullanır mı?
Bunu
bugün uluslararası ilaç şrketleri yapıyor. 3. ve 4. Dünya ülkelerinde, 1. Dünya
ülkelerinde yapılamayacak ilaç denemeleri yapılıyor.
Dememiz
şu yani:
Uluslararası kamuoyu bu konuda
ikiyüzlü. Organ
nakli konusu da benzer biçimde uluslararası ve illegal yürüyor. Kimsenin
tındığı yok.
Gelelim
doktorlara:
“Ancak
sinir cerrahisi alanında çalışan doktorlar arasında yapılan bir araştırma,
yüzde 59'un Pernkopf Atlası'ndan haberdar olduğunu, yüzde 13'ünün ise kitabı
kaynak olarak kullandığını ortaya koydu.
Araştırmaya
katılanlardan yüzde 69'u, kitaptan yararlanmaktan rahatsızlık hissetmediğini,
yüzde 15'i rahatsız olduğunu, yüzde 17'si ise kararsız olduğunu belirtti.”
Az mı,
çok mu?
Peki, ya
kararsızlar?
Bu
konuda karar verilemiyorsa, başka hangi konuda karar verilecek?
Bu
arada, o atlastan kaynak göstermeden alıntı yapan, Sobotta gibi başka
atlasların da olduğu bir rivayet.
Gelelim
işin felaket yönetimi yönüne:
Naziler
gelene kadar Naziler’in gelmesini engellemeye bakarsın. Naziler gelince, o
atlasın yapılmamasını sağlamaya bakarsın. O atlas yapıldıktan sonra, artık
felaket olmuş ve bitmiştir. Atlas, er veya geç piyasaya girer, yukarıdaki
dağlımlara benzer biçimdeki tepkilerle de, kendine pazarda yer bulur.
Yani bu
olay ve bu felaket bilim tarihinde tek değil.
Tıp
tarihindeki en acımasız deneyleri Naziler yapmış da değil. Anestezi icat
edilmeden önce, doktorlar cerrahi operasyonlarda hastaları epey bağırtırlarmış
örneğin.
Bizce
asıl sorun şu:
Bu
türden konular gündeme geldiğinde, ortaya çıkan histerik tepkiler. Günümüz deyimiyle, slaktivist tepkiler yani.
Konu
bilimsel bir konu. Ölümle ve öldürmeyle ilgili doğru. Ancak, krimonolojiden
patalojiye dek birçok bilimsel alanda ölümün çalışılması var ve bu alanlarda
çalışanlar eğer bu türden histerik nöbetlere girerlerse, işler yürümez.
O
nedenle, şimdi ve burada yapılabilecek tek şey şu:
Neo-Naziler’in
iktidara gelmesini engellemek.
Günün
kıssadan hissesi bu.
(20 Ağustos 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder