Yaman
Altınörs’ün yazısı:
“Dünya
ticareti gerilerken, ihracata dayalı sanayileşmiş bütün ülkelerin, tabii bu
arada Türkiye’nin de etkileneceği, yeni bir küresel daralmanın işaretleri
birikiyor.”
Öncelikle
bir saptama:
Kapitalizmin
gerektiği kadar büyümemeyi de, gerileme saydığını belirtmek gerekli.
“Öncelikle,
ekonomik büyüme, ikinci çeyrekte, % 2,1’e gerilemiş durumda ─ yılın bu dönemi
için 2016’dan bu yana en düşük büyüme oranı. 2018’in son çeyreğindeki % 1,1
büyüme ile birlikte ele alındığında, ABD ekonomisinin, Trump’ın beklediği
yükselişi sergilemediği, halen 2009’dan bu yana içinde olduğu inişli-çıkışlı
durgunluk sarmalında bulunduğu görülüyor. (ABD’de son 10 yılda, yıllık büyüme
ortalaması % 1,5’tur.)”
+
İkinci
saptama:
Ekonomik
küçülme 2009’da başlamışsa da, o krizin miladı 2007’dir. Yani ekonomiler, belli
değişimlere 6-24 ay gecikmeli olarak
tepki veriyor.
“Britanyalı
Marksist iktisatçı Michael Roberts’ın da vurguladığı gibi, Trump’ın şirketlere
getirdiği vergi indirimlerinin ve muafiyetlerinin, bir dönem için yarattığı
geçici canlanmanın sınırına gelinmiş görünüyor. Sabit sermaye yatırımlarının da
son çeyrekte % 0,6 oranında küçülmüş olması bu tespiti destekliyor.”
+
Üçüncü
saptama:
Her
ekonomik etken, belli bir sınıra kadar etkilidir ve/ya kullanılabilirdir. Vergi
indiriminin de, ekonomiye belli bir katkısı olabilir, o da olup bitmiştir.
“Gerçek
kârlardaki bu düşmenin, yatırımlarda durgunluğa ve giderek gerilemeye yol
açması, kaçınılmazdır. Zira kapitalizm, kâr için üretimdir. Kapitalizmde,
yatırımların motor gücü üretimden gelmesi beklenen kârdır.”
İşte
burada, son kapitalist momentin eksik yorumu konuya giriyor. Şu anda, reel ve
tüzel ekonomik kişilikler, 1-2 yıllık gelirlerini borçlanmış durumdalar. Bu
durumda, bedavaya mal gelse bile, kimse alamaz. Diğer bir deyişle: Tüketim
piyasası, doyma noktasını 5 yıl gibi bir eksi değer ile geçmiş durumda. Ya da:
İnsanlar hiçbirşey tüketmeseler bile, ancak 5 yıl sonra bir şeyler alabilecek
duruma gelebilecekler. Bu da, kapitalizmin kendini tüketmişliği demek. O
nedenle asıl büyük kriz henüz gelmedi ve aklı başındaki herkes de onu bekleyip,
ondan korkuyor.
+
“Keza,
ABD mal ve hizmet ihracatında da son çeyrekte %5,2 oranında bir küçülme görüyoruz,
ki bu, Trump’ın Çin’e yönelik ticaret savaşının bir etkisidir. Tarife
savaşlarının ABD-Çin ticaretini tümüyle kapsaması halinde, 2021 yılında dünya
ekonomisinin 600 milyar dolar küçüleceği tahmin edilmektedir.”
İşte
burada bambaşka ve karmaşık bir durum var:
Artık
ekonomilerde neden-sonuç, gereksinim, temel oyun kuralları bozumu veya yerine
getirimi konusu keşmekeşe döndü ve birbirine girdi / sokuldu.
Bir: Trump’ın
yaptığı, global rekabet gücünü yitirmiş ABD’li bazı oligarkların talebini
yerine getirmek. Yani, globalizmden yerelliğe geri dönüş sözkonusu ve bu,
tarihte ilk kez olmuyor.
İki:
Trump’ın yaptığı, ABD’ye yarayacakken, ABD’ye zarar verdi, çünkü Çin küçülürse,
ABD de küçülür ki küçülüyor da. Tabii küçülen ÇÜŞ’ler global şirketler, ABD-içi
ülkesel şirketler değil.
Üç: Çin,
kazara çökerse, bildiğimiz ve beklediğimiz 2029 Krizi gerçekleşir.
Dört:
G-20’nin G-7’siz bölümü, bu durumlardan en çok etkilenecek ülkeler, Türkiye
dahil.
Beş:
Yani, buradaki bir etki, çok geniş bir neden-sonuç ağından dönüp dolaşıp geri
gelerek, nedeni tersine çeviriyor ki buda ABD’nin ekonomik küçülmesi demek.
+
Asıl kur
savaşları konusu var ve çok geniş bir konu. Ticaret savaşları, aslında artık
kur savaşları aşamasında. Çin, kur savaşlarında çok avantajlı, çünkü bu işi
1994’ten beridir yönetiyor.
Dipnot:
Rickaard’ın ‘Kur Savaşları’ kitabı, konunun ABD yönünü çok açıkseçik olarak
anlatıyor.
(7 Ağustos 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder