Clint
Eastwood, kovboy kıyafetiyle, kameranın tam üstünden geçti, apış arası göründü.
Rüya renkliydi, kovboy pantolonu açık taba rengiydi.
2 kere:
Bir vincin üzerinde, yerden 6-7 metre yükseklikteyim. Vinç duvara beton
püskürtüyor, arada kalmamaya çabalıyorum.
Bir
adam: Adı, Boris Isil Isil İyicil. Aynen böyle. Kısa sarı saçlı gençti.
Çıplak
ayaklarla yolda yürürken, birden ayaklarımda pufuduk terlikler beliriyor.
Hurdacıya gidiyormuşum.
Hurdacı,
1 x 5 metrelik resmimsi plastik bir afişe bin beş yüz lira istiyor, almıyorum.
B. ile
fingirdeşiyorum.
2 gün
boyunca, 38,5 ateşle yanarken ve bağırsaklarım burulurken, havalemde,
bağırsaklarımı sürekli değişen, birer paragraflık metinler olarak algıladım.
Kabus sayılmazdı. Eskisi kadar ateşlensem de, eskisi kadar kabus-havale
görmüyorum.
Rüyaların
çoğunu son 3 gün içinde gördüm. Uzun süredir, bu kadar rüyamı bir kerede
anımsayıp yazmamıştım. Bunda ateşin payı olsa gerek. İçgörümün derinliği son
yıllarda çok azaldı. Çünkü, inzivamı ve içedönüklüğümü yitirdim. Bunda,
yaşlılık ve sokaktalık etkili oldu. Son 10 aydır, günde en az 10 saat
sokaktayım.
Rüyalarım,
zor anımsadığımdan değil, böyle çok kısa planlar artık. Clint rüyası 5-10
saniye sürdü, Boris rüyası da öyle. Bunun nedeni şu: zaten kısa yazardım,
akıllı telefonla daha da kısa yazmaya başladım, son 6-7 aydır. Ancak bu sayede,
en az 30 metin daha fazla yazdım, çünkü onları doğrudan internete
yükleyebiliyorum, böylelikle docx dosyası oluyorlar. Tek parmakla yazınca, daha
az düzelti hatası oluyor.
(14-15 Ağustos 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder