Ekonomik
panoramanın bir bölümü:
“Yüzde
14 genel, yüzde 16.2 tarım dışı ve yüzde 25.5 genç işsizlik oranı ile
“yüz”leştik.
…
Geçen
yılın haziran ayına göre toplam sanayi üretimi yüzde 9.6, ara malı üretimi
yüzde 12.7 ve sermaye malı üretimi ise yüzde 13.8 azalmış. Bayramları ve takvim
etkisini bir kenara bıraktığımızda ise bu oranlar sırasıyla 4, 8 ve 6 civarında
üretim düşüşünü ifade ediyor.
Sanayideki
her bir 2 yüzde puan daralmanın yaklaşık 300 bin yeni işsiz yarattığı gerçeği
verilerin ciddiyetini ortaya koyuyor sanırım.”
Demek ki
neymiş?
Ekonominin
temel parametreleri ile öyle kolayca oynanamıyormuş:
İstihdam
/ işsizlik ile üretim arasındaki doğru orantı hala geçerliymiş.
Ancak
biz, sayılar hala eksik diyoruz:
Kadınların
üçte biri ne çalışıyor, ne okuyor ama bunlar işsiz kesime dahil edilmiyor.
35
yaşına kadar üniversite okuyan 4,5 milyon üniversite öğrencisi,
aday-gizli-işsiz var.
Artı,
ülkesel üretimin reel değeri, aslında eksidir, savındayız.
Artı,
turizmin gelirinin aslı aslında eksidir, savındayız.
Artı,
ihracatın gelirinin aslı aslında eksidir, savındayız.
Yani son
3’ü olmasa, ekonomi daha ferahlayacak, savındayız.
Nasıl ki
3 araba satıp 1 araba alıyorsak, 3 mevye satıp 1 meyve alır durumdayız ve çarşı
pazar fiyatları belli.
Neden
böyle?
Çünkü,
bir ihracıtçı veya turizmci tapi çıksa bile, % 18 kdv iadesi alıyor. Karı o
yani. % 18 değil, ortalama % 5 kar edildiğine göre de, ihracat ve turizm,
ortalama % 13 zararına yapılıyor demektir.
Gerçek
enflasyon daha yüksek.
Gerçek
faiz daha yüksek.
Ekonomi kayıtları
güvenilmez yani.
Hesaplar,
daha kötü ve açık vermiş durumda yani.
Ama hala
batmadık.
Bu, çok
önemli.
Batmamızın
tek yolu, bildiğimiz ‘dışarıdan gelen nakit akışının, dışarıya nakit çıkışını
belli bir süre uzunluğunda geçmesi’ olmakta.
Yani,
iplerimiz kreditörlerin elinde olmakta.
Onlar da,
ipi yavaş sıkıyor olmakta.
(19 Ağustos 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder