Cumartesi, Ağustos 03, 2019

Sinema: Enformasyon ve Dezenformasyon


Elimizde 4 film var. 1’i kurmaca, 3’ü belgesel.
“YPJ’li kadın savaşçıları anlatan Soeurs d'Armes’ın yönetmeni Caroline Fourest, “Film, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı utandıracak şekilde, cihatçıları dehşete düşüren ve bizi IŞİD'ten kurtaran bu Kürt savaşçılarının hikayesini anlatıyor” dedi.”
Erdoğan, bu filme bir tarafıyla güler ve hatta böyle filmler yapılsın diye destek verir, çünkü film onun çizgisine hizmet ediyor duruma düşmüş.
Gelelim birinci belgesele:
Sonuçta, bu belgesel nedeniyle yönetmeni ceza yedi:
Onun da sorunu şu:
Ruslar da, aynı konuda bir belgesel yapmışlar:
Sputnik News’in çizgisi belli. Ruslar’ın Kuzey Suriye’deki çizgisizliği belli. O zaman desteklemişler, şimdi kösteklemişler. Daha çok değişir bu zigzaglar. Dolayısıyla, Rus resmi doktrini ile aynı çizgiye düşmenin kendine göre epistemik sorunları var.
Gelelim sinemanın dezenformasyonlarına ve enformasyonlarına:
Bizim çizgimiz, tüm sanat dallarının epistemik aksiyolojisi, yani doğru bilgi sunma ahlakı olması gerektiği veri tabanına bağlı.
Oysa, daha ‘Potemkin Zırhlısı’ ve Eisenstein’dan beridir, bu konu muğlak. Gerçek zırhlının öyküsünün filmdeki öyküyle hiçbir ilintisi yok ve marksist film eleştirmeni ve tarihçi Marc Ferro bundan beis görmemiş.
Aynı savaş alanında var olabilen Fehim Taştekin ve Aydın Selcen bile, Kürtperver olsalar bile, bu 3 filmlerdekinden biraz daha farklı bilgiler aktarageldi. Oradaki ibareleri kabul etmek mümkün değil.
Ancak şu ibareyi kabul edebiliriz ama:
Zamanında Kuzey Suriye’de erkek peşmergeler kaçtılar, kadın peşmergeler alanda kaldılar ve savaştılar.
Ama şunun olmayacağını da biliyoruz:
4 ülkedeki Kürtler’de; ne töre cinayeti, ne yüksek gençkız intiharları, ne patriyarki kültü değişmedi, değişmiyor, değişmeyecek. Yani bu kadın peşmergeler, özgürlüklerini yaşayamayacaklar, çünkü erkekler gelip iktidarı devralacaklar, çoktan devralmışlardır bile.
Bu önyargı değil, bu deneyim.
Bu, 35 yıllık bilgi.
Soru belli:
Ezilenlere hizmet etmek mi öncelik, doğruyu ve gerçeği aktarmak mı?
Çıkış:
Engels bile, angaje sanatçıyı eleştirmiş zamanında ve prolet-kult’un yalan dolanları tarihte açıkseçik kayıtlı.
Dipnot:
Sean McAllister, aynı konuda çok daha gerçekçi bir belgesel çekmiş.
Bu örnek bizi, eski-Yugoslavya savaşları konusunda, Müslüman yönetmen Kusturica’nın Hristiyan tarafında kalmasını, Hristiyan yönetmen Paskalyeviç’in Müslüman tarafında kalırken, filminin öngörüleri doğru çıkınca, filminin politikliğini yadsıması çapraşık durumuna götürüyor.
Tarih, tekerrür ediyor yani.
(3 Ağustos 2019)

Hiç yorum yok: