Salı, Ekim 22, 2019

AABK Onursal Başkanı Turgut Öker: Alevilik yeniden yapılandırılmalı


Bunu diyen kişi, Avrupalı bir Alevi.
“Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu Onursal Başkanı Turgut Öker, Evrensel'in sorularını yanıtladı.”
+
”Alevi örgütlenmesinin sendikal hareketin tüzük ve programıyla amacına ulaşma şansı yok. Bizim örgütlenmemizi, kendi öğretimizi esas alarak yapmamız gerekiyor. Alevi örgütlenmesinin kopyacılığı bir tarafa bırakarak, bu güne cevap verecek bir biçimde, yeniden yapılanması gerekir. Köylerde hayat bulan Alevilik, artık büyük şehirlerde yaşamıyor. 30 yıllık birikimi kullandık. Dünün yolu, yöntemi ve söylemleriyle bugün bir yere varma şansımız yok. Bu nedenle Alevi hareketini üyelikten başlayarak, program olarak, hem inanç boyutu, hem kültürel boyutu ve bütün alanlarında 30 yıllık birikimin ışığında yeniden yapılandırmamız lazım.”
Saptama geçerli ama önesürüm riskli.
Bir dinsel yapı, tepeden inme yeniden düzenlenirse, bünye kaldıramayabilir.
Çatlak şu:
Köy denmiş, büyükkent denmiş ama Avrupa kenti denmemiş. Türkiyeli Aleviler, Avrupalı Aleviler’n düzenlemesini isterler mi?
Avrupalı Aleviler’in Türkiyeli Aleviler’den ayrı yapılanması, araya nifak sokmaz mı?
En önemlisi:
Bir dinin veya mezhebin bugüne yanıt vermesi, içtihat ve fetvalar yoluyla olur, altyapıyı değiştirerek değil. Çünkü dinsel altyapı, varlığıyla oynanması çok riskli, gitti mi bir daha geri gelmeyen bir şeydir ki bizce alevilik zaten bunu yaşadı, yani bizce Alevilik ve sektleri bitti.
Genç Aleviler’deki yüksek ateizm oranı bunun kanıtı ve bun da 30 yıllık bir olgu.
+
”1995 yılında İzzettin Doğan kısa adı CEM olan Cumhuriyetçi Eğitim Merkezi'ni kurdu. Doğan, derin devletin Aleviler’e yönelik konseptini savundu. Devletin dedelere maaş bağlamasını istedi. Tüm Alevi dünyası, laik bir ülkede Diyanet'in olmaması gerektiğini ve kaldırılmasını savunurken, o Diyanet'i meşruiyet kazandırmak istedi.”
Sorun, dedelerin bedava yaşamasında. İster devlet, ister cemaat para versin, sonuç değişmiyor.
Şimdi gelelim hassas noktaya:
Aleviler’de de dünyevilik var, kilise / şura / imam / dede yapısı var, insanın kararının Allah emirlerinin önüne geçişi var ki zaten Alevilik bu demek, (en azından eski haliyleki) Sünnilik’ten farklı olarak.
Dede ile müftünün farkı yok yani. İkisinin de dediği dedik, çaldığı düdük. Sıkıysa uyma. Düşkünlük ilanı var sırada.
+
”Doğan, şimdi Alevi derneklerinin anarşist ve devlet düşmanlarının elinde olduğunu söylüyor. Aleviliğin kan ve soydan gelen kutsal bir emanet olduğunu olduğunu iddia ediyor. Alevilere kendi ecdatlarınıza sahip çıkın diyor. İran'daki Molla türü bir Aleviliği örgütlemek istiyor. Böylelikle, Aleviliğin demokratik, çağdaş ve insancıl muhtevasını ortadan kaldırmak istiyor. Ben Aleviler’in çağdaş olmayan, insan iradesi ve yaratıcılığını yok etmeye çalışan böylesi bir anlayışa prim vereceğini sanmıyorum. Bunun insanlığa bir yararı yok.”
Demek ki merkez ve periferi arasında iktidar savaşı var.
Avrupalılar ile Türkiyeliler arasında çatışma var.
Nedeni de belli.
Türkiye’dekiler AKP’den nemalandılar, AB’dekilerin buna gereksinimi yok, muhatap da alınmamış gibiler.
Aleviler zaten 5 parçaydılar, şimdi 55 parça olurlar.
+
Derleme babında:
Biz, Aleviler’in insancıl ve demokrat olduğunu hiç düşünmedik, çünkü içlerinde öyle olmadıklarını izledik 40 küsur yıldır.
Bunu, bizden başka Ümit Kaftancıoğlu da imlemiş zamanında (steyen röportajlarına bakabilir), 40’tan çok yıl önce yani.
AB, kuşkusuz solcuları da, Aleviler’i de, diğerlerini de daha demokrat kıldı, çünkü orada bunun için olanak vardı. TC ise, kayabildiği kadar sağa kaydı, uç milliyetçi ve uç dinci oldu, CHP dahil.
O zaman; otonomi, federatif yapı, anavatandan yarı-kopukluk çözüm olacaktır.
Bu, kültürel olarak zaten tüm Alamancılar’ın başında. AB’li TKP’liler, merkezi yapı Milli Görüş ile işbirliği yaptığında, aynı kopmayı yaşamışlar.
Dileriz, küçük, komünsel, demokratik yönetimler yaratabilirler kendi içlerinde…
(22 Ekim 2019)

Hiç yorum yok: