Salı, Ekim 22, 2019

Antep'te yaşayan mülteciler: Adı güvenli ama orası güvenli olmayacak


Biri akıl etmiş sonunda.
Erdoğan’ın mega projelerinden olan, 2 milyonluk Kuzey Suriye kentleri projesine, oraya gönderilmesi hesaplananlar ne diyorlar?, diye sormayı…
+
Bir alıntı:
“Türkiye'nin Suriye'ye operasyonu Antep’te yaşayan mültecileri tedirgin etti. Mülteciler, güvenli bölgeye zorla götürülmek istenmeleri halinde başka ülkelere göç edeceklerini ifade etti.”
Alırlarsa, gidersiniz tabii ki. 1 milyonunuzu aldılar, sonra geri gönderdiler. Çok ülke arasında haymatlos oldunuz.
+
Gelelim şu zorunlu iskan ve Arap Kemeri projesine:
Değişimli Arap ve Kürt Kemeri projeleri işlemiş. Suriye’de yani.
Türkiye’de ise Kürtler; Ermeniler’in ve Levant Hristiyanları’nın bölgelerine yerleşmişler. 1924’te Hakkari Yüksekova, Hristiyan bölgesiymiş örneğin.
Tabii bu, zorunlu iskan değil, gönüllü talan.
Nüfus asimilasyonunu ise, Dünya’da yapmamış devlet kalmamış gibi.
Şimdi, Suriyeli göçmenlere yeniden dönelim:
+
2Halep’ten 2014 yılında Antep’e göç eden Muhammed İsmail, ülkesindeki durumun çok kötü olması nedeniyle Türkiye vatandaşlığını alabilmek için uğraştığını, ülkesine dönmek zorunda kalması durumunda memleketi olan Halep’e dönmeyi tercih edeceğini söyledi. “Neden tanımadığım başka bir bölgeye yerleşeyim?” diye soran İsmail, “Eğer zorunlu bir göç ettirilme olursa da, buna karşı çıkarım. En son çare olarak Türkiye’den başka bir ülkeye kaçarım. Bana göre asıl savaş, şimdi başladı. Kaderi belli olmayan birçok bölge var. Sahada işler daha da karıştı. Türkiye’ye ilk göç ettiğimizde, içimizde savaşın biteceğine dair umudumuz vardı. Savaşın kısa sürede biteceğini öngörüyorduk. Çatışmaların bir kaç ay içerisinde bitmesini bekliyorduk. Yavaş yavaş beklediğimiz aylar yıla dönüştü. Şimdi hiç umudum yok. Ülkenin durumu daha da kötüleşiyor. Türkiye’nin kuracağı güvenli bölge SMO kontrolü altında olursa biz hiç gitmeyiz” dedi.”
Ahan da, öz Türkçe, renkli, sinemaskop.
Adam, fotoğrafını bile vermiş.
Bu kadar açıkseçik ifade görmemiştik doğrusu.
Gelelim içeriğe.
Göçmenlerin anlamadığı şu:
Esed, onları şefkatle beklemiyor. Ölüm onları bekliyor olabilir yani. Türkiye’de ise ölmeme güvencesi var.
Göçmenin sözünün özü:
Kaçarken savaş biter sandık, savaş biter gibi oldu, durum savaştakinden beter oldu. Ki buna barış olmayan veya savaştan daha kötü barış, deniyor literatürde. Bunu, 10 taraf birden elbirliğiyle yaptı. Göçmenler ise hiçbirşey yapmayarak, başlarına gelebilecek herşeyi kabullenmiş oldular.
Bizce, bu koşullarda göçmenlerin iradi seçimleri dikkate alınmayacak kısacası.
+
Söyleşiye dahil olan 2 diğer göçmen de aynı şeyi söylemiş.
Ancak, 4 milyon kişinin ne olacağını kimse bilmiyor. Moment bu.
(22 Ekim 2019)

Hiç yorum yok: