Kendisi
bu kez önemli bir noktaya değinmiş.
Alıntı:
“Muğlaklıkta
tekerrür var: 7 Ağustos’taki ilk mutabakatta olmamasına rağmen Türkiye 32 km
derinliğinde 480 km uzunluğunda güvenli bölgeyi kabul edilmiş gibi
dillendiriyordu. Kürtler ise sadece Tel Ebyad ile Ras’ul Ayn arasında 120
kilometrelik alanda yerine göre 5 km, 9 km ve 14 km derinlik kazanan bir
şeritten söz ediyordu.
Bu
muğlaklık neden? Herkes buna mahkum. Tarafların mutabık kalacağı bir mutabakat
zor. Ve ateşkesin alternatifi bir taraf için “yıkıcı ve gücendirici”
yaptırımlar, diğer taraf için yıkıcı bir savaş. O yüzden muğlaklık kaçış
kapısı, stratejinin diliyle ‘manevra alanı’ demek.
“Şimdi
durum farklı, artık sahadayız” denilecektir. Doğrudur. İlk mutabakatı test eden
müdahale tehdidiydi. Şimdi gerçekleşen askeri harekat, ‘dayatıcı’ bir faktör.
Fakat ilkinden farklı olarak, Rusya’nın karşı hamlesi, öncekine göre sahayı
daha fazla mayınlı hale getirdi.”
En
başta, en son.
Herkes,
Rusya’nın / Putin’in Suriye’deki başarısından söz ediyor ama 1991’de veya
2003’te de, ABD’nin Irak’taki başarısından söz ediliyordu. Peki, neredeyiz
şimdi, ABD Irak’ta ne konumda? Rusya da öyle olacak, Afganistan’da öyle oldu
çünkü.
Devamında,
teori-pratik ayrılığı, çelişmesi, çatışması var.
Rusya’nın
hamlesi savaşı daha da kızıştırdı.
Çünkü
Esed, oraları elinde tutamaz. Kimse takmıyor ki onu. Kendi güçleri bile.
Burada,
savaşın çelişen teorisi ve pratiği şu:
Yapılan
hiçbirşey, yapılma amacına varamıyor, çok fazla soğurucu, yansıtıcı, bükücü
etken var çünkü.
Diğer
bir deyişle:
Poliellodaki
oyuncu sayısı iyice kalabalıklaşınca, oyun ve kuralları ortadan kalkabiliyor.
Bizce,
Suriye’deki savaş artık oraya vardı.
Kimse
oyunun denetleyemiyor ve kimsenin attığı hedefi vuramıyor ama bambaşka
zemberekleri tetikliyor.
Taştekin,
bunu dolaylı görmüş ve dolaylı ifade etmiş.
(19 Ekim 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder